14 Nisan 2023 Cuma

JAMES CAMERON’DAN EPİK BİR BİLİM KURGU BAŞYAPITI “AVATAR: THE WAY OF WATER”

 

DUYGUSAL BİR AİLE HİKAYESİ

Tüm zamanların en çok izlenen filmi Avatar’ın devam halkası olan Avatar: The Way of water, vizyona adeta göktaşı gibi bir giriş yaptı. 20th Century Studios, TSG Entertainment, Lightstorm Entertainment ve Walt Disney Studios Motion Pictures yapımı bu dev blockbuster, 400 milyon dolarlık bütçesiyle sinema tarihinin en büyük projelerinden birisi. Oscar ödüllü usta Kanadalı yönetmen James Cameron imzasını taşıyan film, 80. Altın Küre Ödülleri’ne En İyi Film (Dram) ve En İyi Yönetmen dallarında aday gösterildi. İlk filmiyle sinema tarihinde bir çığır açan Avatar serisi, yine bu filmde de aynı etkiyi yaratmaya devam ediyor. Belirli sahnelerin çekimlerinde; endüstri standardı olan 24 fps’nin üzerine çıkarılarak, Yüksek Kare Hızı (HFR) teknolojisi kullanıldı ve gerçekliğe açılan pencere daha yüksek kare hızıyla arttırıldı. Bugüne kadar ki en yüksek su altı çekimlerinin yapıldığı yapımda; Performance Freediving International’ın kurucusu Kirk Krack, su altı sahneleri için oyuncular ve ekip için serbest dalış eğitmeni olarak çalıştı. Oyuncu Kate WinsletTom Cruise‘un Mission: Impossible – Rogue Nation‘daki (2015) altı dakikalık su altı çekim rekorunu kırarak, yedi dakika 14 saniyelik yeni bir rekora imza attı. Devam filmleriyle birlikte, toplamda 1 milyar doların üzerinde bir maliyete sahip olacak seri, sinema tarihindeki 300 milyon doların üzerinde bir bütçeye mal olan yedinci yapım. Bu devam filminde; Avatar evrenindeki Na’vi türlerinin, Pandora dünyasında barış içinde yaşayan klanlara bölünmüş olduğunu görüyoruz. Her klanın farklı bir yaşam alanı var ve bunlar; ormanlar, dağlar, denizler şeklinde. Bu defa Pandora’nın resiflerinde ve kıyılarında yaşayan Yeşil Na’vihalkıyla tanışıyoruz. Metkayina Klanı olarak bilinen bu ırk, su kütleleri üzerinde asılı evlerde yaşamakta ve zamanlarının çoğunu Okyanusu keşfederek geçirmekte ve deniz canlılarıyla yakın bağ kurarak etkileşime girmekteler. Temelinde bir aile hikayesinin anlatıldığı bu hikayede, anlatıdan öğretiye geçiş öğeleri görülmekte. II. Dünya Savaşı’ sırasında yazılmış olan Aydınlanmanın Diyalektiği, 20. Yüzyılın temel düşünce geleneklerinden birini temsil eden Frankfurt Okulu’nun en etkili olmuş yayınıdır. Yirminci yüzyıl felsefesi, sosyolojisi, kültürü ve siyaseti üzerinde büyük bir etkisi olan bu eser, dönemin önemli filozofları Max Horkheimer ve Theodor W. Adorno tarafından bir felsefe ve sosyal eleştiri eseri olarak yazılan bu yapıt, 20. yüzyıl felsefesi, sosyolojisi, kültürü ve siyaseti üzerinde büyük bir etkisi olmuştur. Kitapta; “Söylence hem bildirmek, adlandırmak, kökeni açığa vurmak; ama hem de anlatmak, kaydetmek açıklamak istedi. Söylencelerin toplanıp kayda geçirilmeleri bu eğilimi daha da kuvvetlendirdi. Kısa zamanda anlatıdan öğretiye dönüştüler.” sözleriyle, Mitlerin anlatılardan öğretiye dönüştüğünden bahsediyorlar. Filmde de bu destansı anlatının, karakterler aracılığıyla (özellikle genç Na’vi’lerin) öğretilere evrildiğini görmekteyiz.

FİLMİN KONUSU

Hikaye, ilk film Avatar’ın 10 yıl sonrasında geçmektedir. Jake Sully, Pandora gezegeninde kurduğu ailesiyle mutlu bir şekilde yaşamaktadır. Daha önce karşılaştıkları sorunlar tekrardan gerçekleşince Jake, hem ailesini hem de gezegenlerini korumak için Na’vi ırkının ordusuyla birlikte tekrardan savaşmak zorunda kalır. Hayatta kalmak için yapılacak bu mücadele, izleyicileri aksiyon dolu ve heyecan verici bir macera için Pandora’nın büyülü evrenine bir kez daha götürecek.

Oyuncu kadrosunda; Sam Worthington, Zoe Saldaña, Sigourney Weaver, Stephen Lang, Kate Winslet, Cliff Curtis, Joel David Moore, CCH Pounder, Edie Falco, Brendan Cowell, Jemaine Clement ve Jamie Flatters yer alıyor.

 AVATAR ÇİÇEĞİ “UDUMBARA”

Genel olarak hikayeye baktığımızda; hava insanlarının Na’vi halkının yaşam alanlarını tehdit ettiğini görüyoruz. Bununla birlikte filmin alt metninde, iklim krizi ve siyasi ekoloji gibi çevre konularını merkezine alan bir yapı ortaya çıkıyor. Na’vi halkı ve Pandora canlıları için bu tehditten kaçışın tek yolunun da; zeka, sezgi ve mücadele olduğu görülüyor. Büyük Alman filozof Friedrich Wilhelm Joseph SchellingImmanuel Kant’ın çalışmalarıyla gelişmiş olan Alman İdealizmi adlı felsefi akımın önemli düşünürlerindendir. Fichte ve Hegel arasında bir geçiş filozofu olarak anılan düşünür, Alman felsefesinin gelişiminde önemli bir yere sahiptir. “Mutlak İdealizm” terimini ortaya atmıştır. Bu kavram, romantik bir doğa görüşüyle ruh, ya da ‘Geist’ tarafından oluşturulan fiziksel süreçler bileşimi olarak anıldı. Alman İdealizmi’nin kilit metinlerinden biri olan Transandantal İdealizm Sistemi adlı başyapıtında geliştirdiği doğa kavramını, ünlü Alman düşünür Johann Gottlieb Fichte’nin, ‘Ben’i hareket noktası alan felsefesiyle birleştirmeye çalışmıştır.’’ Eserin diyalektik metotla örülmüş performatif yapısı göz önüne alındığında soruşturmanın tüm konusu özbilincin açıklanması ve tarihidir. Schelling; “Tüm doğa bilimlerinin zorunlu eğilimi, doğadan hareketle zekaya ulaşmaktır. Doğa görüngülerinin kuramlaştırma çabasının temelinde de bundan başkası yatmaz.” diyerek doğa bilimlerinin en yüksek yetkinliğinin, tüm doğa yasalarını sezgi ve düşünce yasaları halinde bütünüyle tinselleştirmek olacağını belirtir. Tıpkı Na’vi halkının tehditten kaçmak için (Schelling’in bahsettiği) doğa bilimlerinin zorunlu eğilimi olan zekaya başvurmasında olduğu gibi. Avatar filmiyle adı duyulan “Udumbara Çiçeği”, ya da popüler ismiyle Avatar Çiçeği, Pandora ekolojisi ve Avatar’ın kurgusal evreninde önemli bir yere sahiptir. Udumbara, aslında Budizm‘de mucizevi bir çiçektir ve Hint dilinin en eski hali olan Sanskritçede “Cennetten gelen hâyır çiçeği” manasını taşır. Budizm efsanesine göre, çiçek ortaya çıktığında bir Kralın doğacağına inanılır. Doğa felsefesinin öncülerinden kabul edilen Schelling ise, bitkilerle ilgili olarak; “Transandantal idealizm için en bariz kanıtı, organik doğanın teşkil ettiği, zira her bitkinin zekanın bir sembolü olduğu söylenebilir”diyerek, her şeyin zekaya dışarıdan gelip girdiğini kabul eden Emprizim (yani Deneycilik Akımı’nın) ise zekanın doğasını tam anlamıyla mekanik olarak açıkladığını sözlerinde aktarır.

BİYOTEKNOLOJİ VE BİYOETİK

İlk bölümde ölmüş olan filmin Antagonisti Miles Quaritch karakteri, bu defa klonlama yöntemiyle tekrardan geri dönüyor. Böylece Biyoteknoloji ve Biyoetik konuları filmde önemli bir yer tutuyor. Günümüzün pop-star filozofu olarak anılan Sloven Marksist sosyolog ve kültür eleştirmeni Slavoj Žižek, ‘’Güpegündüz Hırsız Gibi’’ adlı kitabında, çağımızın teknolojik ve bilimsel gelişmelerin ortaya çıkardığı radikal olasılıklarla tehlikeleri ve bunların insanlık için heyecan verici etkilerini aydınlatmaktadır. Žižek“Biyoteknoloji, bilimsel müdahalenin yeni olasılıklarını araştırır (genetik manipülasyonlar, klonlama, vs) ve biyoetik de biyoteknolojinin yapmamıza olanak sağladığı şeylere ahlaki sınırlar dayatmaya çalışır.” diyerek kitabında bu kavramların amacına açıklık getirir.

AVATAR: SUYUN YOLU

Çekimleri Yeni Zelanda ve Amerika’da yapılan Avatar: The Way of Water, izleyiciyi inanılmaz bir görsel atmosfer eşliğinde eşsiz bir maceraya götürüyor. Film üç saatin üzerinde bir süreye sahip olsa da, zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacağınız benzersiz bir deneyim sunuyor. Kesinlikle kaçırmayın.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY

Kaynaça

Friedrich Wilhelm Joseph Schelling, Transandantal İdealizm Sistemi, çev. Merve Ertene, Doğu Batı Yayınları, Ankara: 2022

Theodor W. Adorno-Max Horkheimer, Aydınlanmanın Diyalektiği Felsefi Fragmanlar, çev. Nihat Ülner-Elif Öztarhan Karadoğan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul: 2014

Slavoj Žižek, Güpegündüz Hırsız Gibi İnsan Sonrası Kapitalizm Çağında İktidar, çev. Ilgın Yıldız, Eksik Parça Yayınları, İstanbul, 2018


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder