8 Mayıs 2023 Pazartesi

KÜRESEL ÇAPTA BİR GİŞE REKORTMENİ KORKU FİLMİ “GÜLÜMSE (SMILE)”

 

KORKUNUN YENİ YÜZÜ

Dünya prömiyerini 22 Eylül 2022 tarihinde Fantastic Fest'te yapan Gülümse (Smile), 17 milyon dolarlık düşük bütçesine karşılık küresel çapta 217 milyon doları aşkın gişe hasılatına imza atarak, tüm zamanların en çok hasılat yapan korku filmleri sıralamasında ilk 50 listesine adını yazdırdı. Parker Finn tarafından yazılan ve yönetilen yapım, yönetmenin ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesidir ve 2020 yapımı Laura Hasn't Slept adlı kısa filmine dayanmaktadır. Paramount Pictures, Paramount Players ve Temple Hill Entertainment yapımı film, son dönemin en iddialı korku gerilim yapımı olmasının yanı sıra, ilk filmin muazzam başarısının ardından devam filmi olan Smile 2, Paramount Pictures tarafından onaylandı. Korku ve gerilim severlerin büyük bir beğeniyle izleyeceği ‘’Gülümse’’, sizleri benzersiz bir dehşet dünyasına götürecek bir Amerikan psikolojik doğaüstü korku filmi.



FİLMİN KONUSU

Bir hastasının tuhaf ve travmatik deneyimine şahit olan Dr. Rose Cottter (Sosie Bacon), daha sonra açıklayamadığı ürkütücü deneyimler yaşamaya başlar. Bunaltıcı bir dehşet, hayatını ele geçirmeye başlarken Rose’un hayatta kalması ve ürkütücü, yeni gerçekliğinden kaçması için sorunlu geçmişiyle yüzleşmesi gerekir.

Oyuncu kadrosunda; Sosie Bacon, Caitlin Stasey,  Jessie T. Usher, Kyle Gallner, Robin Weigert, Kal Penn, Rob Morgan, Gillian Zinser, Judy Reyes, Jack Sochet, Nick Arapoglou, Perry Strong, Dora Kiss ve Vanessa Cozart yer alıyor.



YAPIM TASARIMI

Film yapımcısı Parker Finn ilk sinema filmi Gülümse’yi yazmaya ve yönetmeye başlarken aklında çok daha tutkulu bir amacı varmış. “Baştan sonra sürdürülebilir bir panik atak gibi hissedilen bir film yapmak istedim.” diyor. Gülümse filmi, yönetmenin 2020 yapımı kısa filminden ilham aldı. Laura Hasn’t Slept adındaki kısa filmde Gülümse’de de rol alan Caitlin Stasey de rol almıştı ve film SXSW’’in Gece Yarısı Kısa film kategorisinde Özel Jüri Ödülü’nü aldı. 11 dakikalık film, sektörde Finn’e büyük bir ilgi yarattı. Finn, filmin sinema filmi versiyonunu Paramount Pictures ile yapımcılar Marty Bowen ile Wyck Godfrey’nin Temple Hill Entertainment şirketine başarıyla sundu. Yapımcı Isaac Klausner; “Laura Hasn’t Slept, Parker’ın yeteneğini gösteren inkar edilemez bir örnek. Parker’la tanıştığımız ilk andan itibaren onunla çalışmamız gerektiğini biliyorduk.” diye belirtiyor. Laura Hasn’t Slept filminden tematik ilham alsa da Gülümse hikayeyi daha korkunç yeni bir yöne taşıyor. Finn; “Bir kabustan uyandığında hissettiğiniz o korkuyu bilir misiniz? Gerçek olmadığını bildiğiniz halde sizinle kalan o panik havasını? Gülümse’nin ekranda o duyguyu yakalamasını istedim.” diye söyleyen yönetmen, zihninin sana karşı dehşet verici yollara sapmasını deneyimlemenin nasıl olacağını incelemek istediğini belirtiyor.




SENARYO AŞAMASI

Parker Finn, senaryoyu Paramount ile Temple Hill’in ekibiyle geliştirdikten sonra yapımcı Robert Salerno (Kevin Hakkında Konuşmalıyız, Tek Başına Bir Adam) projeye katılmış. Finn’in orijinal kısa filmini izlemiş diğerleri gibi Salerno da genç yapımcının benzersiz gerçekçi ve rahatsız edici bir şeyler yaratma yeteneğinden etkilenmiş. Robert Salerno; “Birkaç dakika içinde birçok gerilimi ve ürpermeyi sığdırabiliyorsa uzun metrajlı filmde yapabileceklerini görmenin heyecanlı olacağını düşündüm. Zaman içinde hikayeye çok sayıda muhteşem korku anları ve enerji ekledik. Bu da Parker’ın eşsiz vizyonunu hayata geçirmesine yardımcı oldu.” diye söylüyor. Hayatı boyunca korku hayranı olan Parker Finn; “En korkunç filmler, dramatik hikayeler olanlardır. O yüzden amacım çok iyi bir başrol karakteri yaratmaktı. Çünkü ona yatırım yaparsanız karakterin durumuna da yatırım yapacaksınız. Sonra izleyicinin korktuğu şeylerin merkezine şoke edici anlar yerleştirmeye başlarsınız ve altlarındaki halıyı çekmenin ve beklentilerini dehşet verici yollarla bozmanın yollarını bulmaya başlarsınız.” diyen yönetmen, janrın ön koşullarından birinin önem vermeye değen karakterler olduğunu düşünüyor. Gülümse’nin merkezinde kendini bir devlet hastanesindeki işine adamış ve amacı hastalarına ihtiyaçları konusunda yardım etmek olan bir psikiyatr olan Dr. Rose Cotter yer alıyor. Ama Rose’un hayatına kötü bir şeytan girdiğinde işler değişir ve kendisini arkadaşlarını ve ailesini yaşadığı gerçek üstü kabusun gerçek olduğuna ikna etmek için mücadele ederken bulur. Akıl sağlığı ve hayatta kalma mücadelesinde giderek daha da umutsuz bir hal alırken tuhaf gizemi araştırmak ve kendisine ne olduğunu anlamak için parçaları birleştirmek zorunda kalır.



PRATİK KORKULAR

Filmin tüyler ürperten korkularını hayata geçirmek için en isteksiz janr fanlarını bile korkutacak bir dizi pratik ve mekanik efekt içeriyor. Yönetmen Finn’in tercihi çok fazla CGI’a bel bağlamak yerine başından itibaren olabildiğince kamera kullanmak olmuş. Patrick Finn; “VFX çok müthiş bir gereçtir ama pratik efektleri olan filmleri izleyerek büyüdüm ve film yapımcısı olmak istememin başlıca sebeplerinden biridir. Oyuncuların etkileşime girebileceği pratik efektler olduğunda kaçınılmaz bir şey olur. Benim deneyimime göre başka türlü elde edemeyeceğiniz bir tür sihir yaratır.” diye efektleri belirterek, pratik efektlerin önemini vurguluyor. Oyuncu Sosie Bacon, “CGI filmi olmadığı için çok mutluyum. Çünkü benim için boşluğa tepki vermek çok zor. Önümde etkileşime gireceğim bir şey olduğunda çok daha iyiyim. Ayrıca Parker’ın korkuları işleme biçimi de Gülümse’de yeşil ekranlara ya da hareket yakalama kıyafetlerine göre çok daha gerçekçi bir duygu yaratmış.” diyerek, uygulamalı efektlerle çalışmak için harcanan ek zaman ve çabaya değdiğini söylüyor. Patrick Finn, bunu yapmak için Oscar ödüllü efekt sanatçısı Tom Woodruff Jr.’ı görevlendirmiş. Her bölüme janrın baş eserleri It, Ailen ve Terminatör gibi filmler için tasarlanmış gibi şaşırtıcı bölümler eklemiş. Finn; “Tom, yaptığı işlere her zaman hayran olduğum bir efsane. Onunla tanıştıktan beş dakika sonra benzer fikirlere sahip olduğumuz ve yaratıcı bir benzerliğimiz olduğu belli oldu. O yüzden onunla çalışma fırsatını bulduğum için son derece minnettarım.” diyerek teşekkür ediyor. Efektlerle birlikte Rose’un etrafındaki dünyayı inşa etmek de filmin havasını belirlemek için çok önemliymiş. Yapım tasarımcı Lester Cohen ile çalışan yönetmen Parker; “Filmin tasarımında, görünümünde ve duygusunda korku mecazlarından kaçınmak istedik.” En önemli setlerden biri de Rose’la ilk tanıştığınız, çalıştığı acil psikiyatri birimindeki an. Gerçekçi ve biraz yönetimsel bürokratik kabus tarzı olan bir şey olmasını istedim. Adeta Kafka tarzı bir tasarımdı. Hastane, filmin geri kalanının tasarımını ekstra anlamlandırdığımız bir başlangıç noktasıydı.” diyen yönetmen, tasarımın önemini vurguluyor. Genellikle filme son eklenen unsurlardan olan ama özellikle korku unsurunu yaratma konusunda kesinlikle en iyilerden biri olan unsur da müziktir. Finn, başından beri Emmy ödüllü besteci Cristobal Tapia de Veer ile çalışmak istediğini biliyormuş ama bu fırsatı bulacağını da hiç beklemiyormuş. Finn; “Müzik için özel ve beklenmedik bir şey yapmak ve filmde bir karaktermiş duygusunu vermesini istedim. Cristo, yaptığı müzik konusunda çok özel ve çok yaratıcı. Uzun süredir büyük bir hayranıydım ve senaryoyu göndermek istediğim ilk kişi o oldu. Onunla birlikte çalışmak bir hayaldi ve yarattığı son derece yoğun ve etkileyici müzik konusunda daha fazla heyecanlanamazdım.” diye anlatıyor.




PARANOYAYI GÖRSELLEŞTİRMEK

Derin sinema tarihi bilgisi olan, film sever görüntü yönetmeni Charlie Sarroff, Finn ile film zevklerinin benzer olduğunu söylüyor. Charlie Sarroff; “Parker, 70’ler, 80’ler ve 90’lardaki janr filmlerinden bazı şeyleri almak istedi ama modern değişikliklerle. Rosemary’nin Bebeği ve Jacob’s Ladder baktığımız referanslardan bazılarıydı. Ama aynı zamanda janr dışından çok sayıda filmden de bahsettik. Özellikle Todd Haynes’ın Safe filmi ilk başta birçok kez konuşuldu. Parker da ben de görsel hassasiyetine hayran kaldık.” diyerek, yapım öncesinde ilham için çok sayıda referans film üzerine çalıştıklarını söylüyor. Finn ve Sarroff’un kendilerine koyduğu hedef, izleyiciyi giderek daha çok paranoyaklaştırma ve böylece artan korkuları da Rose’unkileri yansıtsın. Bu görselliği yakalamak için Rose’un küçük, savunmasız ve Rose’un küçük ve çok yakın plan göründüğü bir dizi geniş açılı çekimler kullanmışlar. Kamera, neredeyse her sahnede Rose’un üstündeyken Finn ve Sorroff, gerilimi mercekte inşa etmeleri gerektiğini biliyormuş. Finn; “Kameranın, kendisinin bir karaktermiş gibi hissedilmesi için neredeyse ilahi bir varlıkla birlikte hareket etmesini istedik. Sanki mekanlarda dolaşan ve sürekli Rose’u gözlemleyen ilahi bir varlık gibi. Film devam ederken bazen hikaye anlatımında daha da çok katılımcı oluyor. “Özünde ürkütücü veya kötü bir duygusu olmayan mekanları almak ve onları daha da itici yapacak şekilde sunmak istedik.” diye belirten yönetmen, bu tekniğin oyuncu Sosie Bacon için yeni bir deneyim olduğunu ama izleyicilerin beğeneceğini düşünüyor.



 GÜLÜMSA, DÜNYA’DA SENİNLE BİRLİKTE GÜLÜMSER…

Gülümse filminde Rose’un hayatını ele geçiren kötücül güç, kendisini birkaç ürpertici şekilde gösteriyor. Ama belki de hiçbiri filme adını veren yüz ifadesinden daha dehşet verici değil. Rose’un çeşitli arkadaşlarında ve karşılaştığı yabancıların dudaklarında beliren, zoraki ve anlamsız sırıtma olarak görülen kötücül gülümsemeler, saf şeytanın varlığını resmediyor ve Rose’u hiç durmadan deliliğin eşiğine doğru sürüklüyor. Finn,“Gülümsemeler içimizdeki çok ilkel bir şeyi tetikliyor. Bebekken konuşmayı bile öğrenmeden gülümsemeyi öğreniriz. O yüzden fikrim, o görüntüyü alıp tehlikeli ve yıkıcı görünen bir tehdide çevirmekti. O rahatlatıcı ifadeyi izleyicileri gerçekten korkutmak için kullanmak istedim.” diyerek, filmdeki gülümsemeleri şeytanın fiziksel temsili olarak kullanmayı seçtiğini söylüyor. Rose’u takip eden şeytani güç aynı zamanda surat ifadesini gerçek niyetini saklayan ironik bir maske olarak da kullanıyor. Yönetmen bunu gerçek hayata inandırıcı bir benzerlik olarak görüyor.  “Hepimiz zaman zaman saklanmak için, tuhaf bir sosyal karşılaşmayı örtmek için ya da taşıdığımız korkuları ve kaygıları gizleyecek bir araç olarak gülümsemelere bel bağlıyoruz.” diyor. Ayrıca insanları, gülümsemeyi arkadaşça bir ifade olarak kullanan tek tür olduğunu da belirtiyor. Dişleri gösterme tehdit etmek demektir. Finn; “Gülümseme fikrini alıp kötü ve ölümcül bir şeye çevirme fikrinin ilginç bir yanı var. Bizi hayvani beynimize ve hepimizin içinde yer alan ilkel içgüdülerimize çekiyor.” diyen yönetmen, sinir bozucu geniş, dişlerin göründüğü gülümsemeleri kusursuzlaştırmak için oyuncularla yakından çalışmış ve zaman içinde gözlerin önemli olduğunu anlamış. Oyuncu Sosie Bacon; “Bu filmdeki gülümsemeler korkun Tümüyle bozuk ve dehşet verini bir gülümseme gibi normalde olması gerekenin tam tersi bir şey görünce gerçekten aklınıza kazınıyor. Yanlış anlaşılmasın bu gülümsemeler sinemadan çıktığınızdan çok sonra da aklınızda kalacak.” söyleyen oyuncu, canlandırdığı karakter gibi kendisini suratların son görünümünden irkilirken bulmuş.



 

KİTLESEL ÇIĞLIĞIN GÜCÜ

Rose’un hastanedeki üstü olan Dr. Morgan Desai’yi canlandıran oyuncu Kal Penn, korku hayranlarının hayatlarının eğlencesini yaşayacaklarını düşünüyor. Harold & Kumar filmleri gibi şaşırtıcı komedilerdeki rolleriyle ve FOX TV’deki “House” dizisindeki rolüyle biliniyor. Penn; “Gerçekliği ve gerçek üstünü bulanıklaştıran filmlerden keyif alırım. Çünkü adeta karakterlerle birlikte çıldırdığınızı düşünürsünüz. O yüzden psikolojik korkuyu seviyorsanız Gülümse’yi mutlaka izlemelisiniz. Bu karakterler çok gerçekçi, hikaye çok sağlam ve yakaladığı korku çılgınca.” diyen oyuncu, daha önce Gülümse gibi bir filmde rol almamış ve sonunda janrı keşfetme fırsatı bulduğu için heyecanlıymış. Gülümse, fiziksel ve duygusal korkuyu birçok korku filminde olmayan bir şekilde yakalıyor. O yüzden izleyiciler filme gittiklerinde beklentilerinin çok üstünü alacaklar. Parker Finn; “Sizi hiç kimse Gülümse’de olanlara hazırlayamaz. Sizi şoke edecek, korkutacak ve gözlerinizi kapatmak isteyeceksiniz. Koltuğunuzda zıplamanıza neden olacak önemli korku anları var ama aynı zamanda yavaş yavaş içinize işleyen ürkütücü bir rahatsızlık duygusuna da yol açıyor. Esasında izler izlemez arkadaşlarınızla konuşmak isteyeceğiniz eğlenceli bir yolculuk.” olduğunu söyleyen yönetmen, kısa film yapımcılığından sinema filmi yazarlığına ve yönetmenliğine giden yolculuğu hakkında tüm ülkedeki izleyicileri korkutmak için sabırsızlandığını belirtiyor.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY