26 Şubat 2022 Cumartesi

GUILLERMO DEL TORO’DAN KARA FİLMİN SİNEMATİK DÜNYASINA YOLCULUK “KABUS SOKAĞI (NIGHTMARE ALLEY)”

 


PERVASIZ BİR AMERİKAN RÜYASI

Amerikalı yazar William Lindsay Gresham’ın 1946 tarihli aynı adlı fatalist romanına dayanan ‘Kabus Sokağı (Nightmare Alley)’; 1930’ların harikalar diyarı olarak nitelendirilen karnaval gösterilerinin ürkütücü ve gizemli yönünü, Amerikan kapitalizminin karanlık yüzüyle birleştirerek izleyiciyi inanılması güç, dehşet dolu bir dünyaya sürüklüyor. Oscar ödüllü Guillermo del Toro’nun yönetmen koltuğunda oturduğu film; Büyük Buhran Dönemi’nin karnavallar dünyasında ruhunu şeytana satan hırslı ve açgözlü bir adamın, zenginlik ve güç koridorlarında tükenişinin esiri olmasını anlatıyor. Ekonomik bunalım sonucu insanlığın aleyhine işleyen yozlaşmış çarkın da ne derece acımasız olduğunu gözler önüne seriyor. Korku, açgözlülük ve manipülasyonu film-noir türünde seyirciye anlatırken, güç ve hırsı bir arada bulunduran karakterlerin temelinde ise, (kara film türünün olmazsa olmazı) femme fatale ve homme fatale figürleriyle bezeli olduğunu görüyoruz. Özellikle ana karakterin karnaval topluluğundaki yükselişi, Amerika'daki büyük bunalımın arka planında, Amerikan toplumunun daha yüksek kademelerine ilerleyişiyle devam ediyor ve ‘Kâbus Sokağı’ insanlarının sosyolojik olarak kibar bir toplum gibi görünürken, kapitalist dünyanın tüm karanlık temellerine sahip olduğunu gözler önüne seriyor.



FİLMİN KONUSU

Karizmatik fakat şanssız bir adam olan Stanton Carlisle, gezgin bir karnavalda kendini kabul ettirdikten sonra, New York sosyetesinin zengin seçkinlerini dolandırmak için yeni edindiği bilgileri kullanarak kendisine başarıya giden altın bir zemin hazırlar. Ancak kendisinden bile çok daha tehlikeli olan gizemli psikiyatrist Dr. Lilith Ritter, mentalist Carlisle’ı tekinsiz bir dünyanın içerisine sürükleyecektir.

Filmin yıldızlarla dolu oyuncu kadrosunda; Bradley Cooper, Cate Blanchett, Toni Collette, Willem Dafoe, Richard Jenkins, Rooney Mara, Ron Perlman, Mary Steenburgen, Holt McCallany, Tim Blake Nelson, Clifton Collins Jr. ve David Strathairn gibi ünlü isimler yer alıyor. 



KABUSUN BEYAZPERDEYE UYARLANMASI

Yönetmen Guillermo del Toro, senaryoyu sinema tarihine âşık bir film eleştirmeni ve gazeteci olan Kim Morgan ile birlikte kaleme aldı. Romana büyük hayranlık duyan ikili, birlikte William Lindsay Gresham'ı araştırmaya başladılar ve yazarın kendi hayatının, Stanton Carlisle karakterini büyük ölçüde yansıttığını keşfettiler. Çocukken Coney Island'daki gösterilere büyülenen yazar, onlara ömrü boyunca hayran kaldı.  İspanya İç Savaşı'nda gönüllü olarak çalışırken, ayyaşların gösterileri de dâhil olmak üzere karnavallardaki gezginlerin sahne oyunlarında dönemin garip ve korkunç hikâyeleriyle kendisini eğlendiren bir asker arkadaşı vardı. 



SİNEMATOGRAFİ

The Shape of Water'daki takdire şayan çalışmasıyla Akademi Ödülü'ne aday gösterilen görüntü yönetmeni Dan Laustsen, Guillermo del Toro ile bu film için yeniden bir araya geldi ve doygun görünümden uzaklaşmayı, sembolik olarak derin ve koyu renklere odaklanmayı hedeflediler. Ayrıca, çok sayıda geniş açılı kesintisiz çekimle bir dürbün görüntüsü yaratılarak kıyamet hissi güçlendirildi. Dijital çekim yapan Laustsen, en karanlık koşullarda bile atmosferi iyileştirme özelliği sebebiyle kamera olarak özellikle Alexa 65’i seçti. Görüntü yönetmeni, "Bu, büyük sensörlere sahip orta format bir kamera. Bunu seviyorum çünkü alan derinliği cilt tonları için harika ve yüzü biraz daha ön plana çıkarıyor.” diye belirtiyor.  Karnaval setini çekmenin Laustsen için heyecan verici olduğu kadar yoğun bir lojistik planlama gerektirdiğini belirterek; "Bir sürü büyük vinç kullandık ve 90 metrelik bir vinci karnaval gibi büyük bir yerde getiremezsiniz, bu iş tüm gününüzü alır” diyor.   Kara film estetiğine yapılan birkaç atıftan birinin ise bazı sahnelerde yağmurda ıslanmış gibi bir hissi yaratmak olduğunu söyleyen görüntü yönetmeni çekimlerin diğer aşamasını şöyle açıklıyor: ‘’Bunun için yağmur kuleleri, pervaneler ve fanların inşa edilmesi gereken set çalışmasından sonra çekimler VFX ekibinin elinden geçiyor.’’



MÜZİĞİN RENGİ

Amerikalı usta film bestecisi ve sanatçı Nathan Johnson, filmin müziklerini oluşturmak üzere Los Angeles'ta Guillermo del Toro ile bir araya geldi ve yenilikçi, renkli, geleneksel bir müzik kolajı hazırladı. Filmin ses kullanımında ise yönetmen, Akademi Ödülü'ne de aday gösterilen Kanadalı ses editörü Nathan Robitaille ile görüşmeler yaptı ve sesin karnaval ile büyük şehir arasında bir ayrım yapmaya nasıl yardımcı olabileceği açısından besteci Johnson’ın büyük bir katkısı oldu.



KOSTÜM TASARIMI

90. ​​Akademi Ödülleri'nde The Shape of Water'daki çalışmasıyla ‘En İyi Kostüm Tasarımı’ dalında Oscar’a aday olan Portekiz kökenli Kanadalı kostüm tasarımcısı Luis Sequeira, Guillermo del Toro’ya gösteri kıyafetlerinden 1930'ların son derece şık ve göz alıcı gece elbiselerine kadar 242 farklı kostüm seçeneği sundu. Araştırmalarında, film karakterleri için yüzlerce görselden oluşan katalogları bir araya getirdi. Sequeira, dünyanın her yerinden otantik kumaşlar tedarik etti ve aksesuarlar için bitpazarlarını gezdi. Rooney Mara’nın canlandırdığı Molly karakteri için, karnavalın ruhuyla ilişkilendirdiği bir renk olan kırmızı tonlarıyla çalıştı. Kırmızı kaplamalı altın rengi ve siyah pullu bir elbise ve kırmızı bir kelebekle süslenmiş siyah kadife elbise gibi iddialı kıyafetler tasarladı.



GÖSTERİ MAKYAJI

Filmdeki bazı karnaval üyeleri, Amerikalı film yapımcısı Tod Browning’in 1932 tarihli klasik korku filmi The Freaks’te yer alan; Zee the Pinhead, Fifi the Bird Girl ve JoJo the Dog Boy gibi 20. yüzyılın başlarındaki gerçek yan sanatçılara dayanmaktadır. Del Toro, bu sanatçıları daha ayrıntılı ve özüne uygun yansıtabilmek için, The Shape of Water’daki fantastik amfibi adamı tasarlayan heykeltıraş Mike Hill ile çalıştı. Mike Hill, “Kabus Sokağı için karakterleri geliştirirken asla fanteziden yararlanmadık. Her şey hayattan daha abartılı olmasına rağmen, hepsi tamamen gerçekliğe dayanıyor." diyor. Protez makyajının yanı sıra, filmin en akılda kalıcı figürlerinden üçüncü bir gözü olan “Turşulu Serseri Enoch'’un yaratılmasında da devreye girdi.  Turşulu serseri terimi; içinde formaldehit bulunan kavanozlarda muhafaza edilen insan fetüsleri için kullanılan geleneksel bir karnaval terimiydi ve kalabalığı kendinden geçiren bir başka yan gösteri numarasıydı. Hill, “Gerçek veya sahte olabilirler, ancak genellikle izleyicilere peri masallarını ve fablları hatırlatan olağandışı doğuştan gelen koşulları tasvir ettiler.”  diyor.



İNSANLIĞIN KARANLIK BİR PORTRESİ

Filmde önemli bir yer tutan Geek (karakteri) terimi; Almanca, aptal veya budala anlamında kullanılan "Geck" kelimesinden gelir. Sirklerde ve karnavallarda vahşi bir erkek veya kadını tanımlamak için kullanılan çok eski bir terimdir. Filmin sonunda Stan karakterinin karnavalın Geek pozisyonunu almayı kabul ettiği ve iç burkucu çılgınca güldüğü sahne, yönetmen Del Toro için en çok önemli çekimdi. Bu sahneyi kusursuz görüntülemek için gerektiği kadar çok çekim yapmaya istekli olan Del Toro, kamera kayda geçmeden önce oyuncu ve set ekibine, "Bu sahneyi gerekirse 50, 60 kez çekeceğiz, ne kadar zor olursa olsun.”  dedi.

Amerikan rüyasının hazin sonunu kara film türüyle birleştirerek inanılmaz bir görsel atmosfer ve büyüleyici bir sinematografik çalışmayla anlatan Nightmare Alley filmi, kesinlikle kaçırılmaması gereken tam bir sanat şaheseri.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY

 


OSCAR ÖDÜLLÜ YÖNETMEN PEDRO ALMADOVAR’DAN MELODRAMATİK BİR YAPIM “PARALEL ANNELER (MADRES PARALELAS)”






KADIN DAYANIŞMASI

Prömiyerini 78. Venedik Film Festivali’nde gerçekleştiren ve başrol oyuncusu Penélope Cruz’a ‘En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandıran “Paralel Anneler (Madres Paralelas)”, İspanyol yönetmen Pedro Almodóvar’ın (deyimiyle) bizlere annelik üzerine bir Don Kişot(!) hikâyesi anlatıyor. Franco’nun devrilmesinden sonra sinema dünyasına ayak basan Pedro Almadovar; cinsel maceralarla bezeli melodramları, kültür vurguları, canlı-renkli ve vurucu tonlarla bezeli sinemasıyla Yeni Dalga Akımı’nı temsil etti. “Annem Hakkında Her Şey”le 1999’da Oscar’ı ve Canne ’da ‘En İyi Yönetmen Ödülü’nü alan Almadovar, 2002’deki “Konuş Onunla” filmiyle ‘En İyi Özgün Senaryo’ dalında ikinci Oscar’ını kucakladı. İspanyol Yeni Gerçekçi filmlerinden farklı olarak Almodóvar sinemasının merkezinde yer alan kadınlar, erkek egemen ideolojide kendini gösteren güçlü-baskın figürler olarak yer alıyor ve feminist anlatı öğeleriyle birlikte kadın dayanışmasını merkezine alıyor. Bu filmde de yine klasik Almodóvar sinemasının tüm simgelerini ve olgularını detaylı ve çarpıcı imgeler üzerinden görüyoruz. Ayrıca yönetmenin kilit rengi olan kırmızı tonun, nötr renk düzeni içerisinde cüretkâr ve güçlü bir şekilde öne çıktığını, bu şekilde de tekdüzelikten keskin bir kopuş sağladığını görmekteyiz.



FİLMİN KONUSU

Doğum için hastaneye giden iki hamile kadın Janis ve Ana, bir araya geldikleri hastane odasında tanışırlar. Bu dostluk, aralarında derin bir bağ oluşturarak hayatlarını kökünden değiştirecektir.

Oyuncu kadrosunda; Oscar ödüllü aktris Penélope Cruz, Milena Smit, Israel Elejalde, Aitana Sánchez-Gijón, Rossy de Palma, Julieta Serrano, Auria Contreras, Carmen Flores, Alice Davies, Ainhoa Santamaría, Adelfa Calvo ve Arantxa Aranguren yer alıyor.



GÜÇLÜ KADIN FİGÜRÜ

Usta yönetmen Pedro Almodóvar için sinema; oyunculardan ışıklandırmaya kadar her açıdan gerçekliğin temsilidir. Bu gerçekliğin içerisinden kopup gelen “Paralel Anneler” filmi ise bizlere; erkekler nedeniyle güç durumda kalan kadınların, aralarındaki kadın dayanışmasıyla bu zorluktan (erkek egemen ideolojide) güçlü kadın figürü olarak çıktıklarını feminist bir eleştiriyle anlatıyor.

94. Akademi Ödülleri’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ve ‘En İyi Film Müziği’ dallarında 2 Oscar adaylığı alan film, ödül sezonunun iddialı yapımlarından birisi.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY


3 Şubat 2022 Perşembe

RIDLEY SCOTT’TAN İTALYAN MODA DEVİ GUCCI HANEDANLIĞI “HOUSE OF GUCCI”

 


ÖLÜMCÜL BİR İKTİDAR MÜCADELESİ “GUCCİ AİLESİ”

 Sara Gay Forden’ın aynı adlı biyografik kitabına dayanan “Gucci Ailesi (House of Gucci)”, İtalyan moda evi Gucci'nin ardındaki aile İmparatorluğunun şok edici gerçek hikâyesini konu alıyor. Film bizlere; Gucci İmparatorluğu‘nun, lüks moda hiyerarşisinde bulunan markalardan çok farklı bir yerde olduğunu gösteriyor. Rönesans dönemindeki Medici ya da Sforza aileleri gibi büyük Tuscan ailelerinin geleneğinin bir parçası olan Gucci Hanedanlığı, moda endüstrisinde neredeyse İtalyan Kraliyet’i gibi sayılıyor ve oldukça büyük saygı görüyor. Gucci ailesinin birkaç neslini içeren girift tarihinin 30 yılını kapsayan bir incelemesini sunmasının yanı sıra; heyecan verici bir hırs, açgözlülük, ihanet ve kan dondurucu bir cinayet öyküsü anlatıyor.



MUHTEŞEM KADRO

Yönetmen koltuğunda vizyoner sinema yapımcısı Ridley Scott’ın oturduğu filmin yıldız isimlerden oluşan oyuncu kadrosunda; A Star Is Born filmindeki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu dalında Akademi adayı olan ve En İyi Orijinal Şarkı dalında Oscar ödülü alan Lady Gaga, ödüllü usta oyuncu Al Pacino, Akademi ve Altın Küre ödülü sahibi Amerikalı oyuncu Jared Leto ve Oscar ödüllü İngiliz aktör Jeremy Irons ve Oscar adayı Salma Hayek yer alıyor. 



FİLMİN KONUSU

Gucci Şirketi, Guccio Gucci’nin iki oğlu renkli ve kurnaz Aldo ile daha muhafazakâr ve bağımsız kardeşi Rodolfo tarafından yürütülmektedir. Sebatkâr Aldo’nun şirketi aileye devretmek gibi bir niyeti yoktur. Kıyafet tasarımcı olmakla daha ilgili görünen, hayalperest oğlu Paolo’ya bırakmak istemez. Diğer hissedar olan kardeşi Rodolfo’nun çekingen ve aşırı korunan çocuğu Maurizio ise, Global Moda İmparatorluğu’nu idare etmek yerine Hukuk okumayı tercih etmiştir. Bir partide tanıştığı hırslı güzel Patrizia Reggiani ile babasının isteklerine karşı gelerek evlenir. Aldo amca, zeki gelin Patrizia’yı akraba olarak görür ve birlikte Maurizio’nun Hukuk arzularını bir kenara bırakıp şirkete katılması konusunda ikna ederler. Böylece tasarım hayalleri yeteneğinden büyük olan, beceriksiz Paolo’nun hoşuna gitmese de muhtemel varis konumuna gelir. Armani, Versace ve Lagerfeld gibi rakipleri, Gucci’nin lüks moda hiyerarşisindeki yerini sarsmakla tehdit edince Patrizia, kocasını darbe yapması için kışkırtır. Maurizio şirkette babasının yerini aldıktan sonra çift, yavaş ve sinsi bir şekilde şirketin kontrolünü ele geçirir. Artık moda imparatorluğunun kontrolü inatçı Patrizia ve Maurizio’nun eline geçer. Ancak gözlerini kör eden hırs, ihanet ve ihtiras dengelerin değişmesine neden olacaktır.



GÖRSEL TUVAL

Gucci Ailesi, 43 günde, çoğunlukla Roma’da ve Kuzey İtalya’daki bazı lokasyonlarda çekilmiş. Yönetmen/Yapımcı Ridley Scott, birçok projede birlikte çalıştığı ve sinema sektöründe profesyonellikleriyle ve bağlılıklarıyla bilinen, güvenilir kamera arkası ekibine başvurmuş. Filmin yapımcılarından Kevin Walsh, yönetmen Ridley Scott için şunları söylüyor “Filmin her karesini elle çizer. Sete geldiğinde aylar süren hazırlık yapmıştır ve herkes her gün ne yaptığını tam olarak biliyordur. Detaylara gösterdiği özen inanılmazdır.” Sete girip 5, 6 kamerayla çekim yapan yönetmenin bir sahneyi bir saatten kısa sürede bitirdiğini belirten Walsh, COVID kısıtlamalarıyla çalıştıkları halde filmi bütçenin altında ve bir hafta erken bitirdiklerini aktarıyor. Bu çabukluğu ise, yıllarca BBC’de çalışarak ve canlı TV yönetmenliği yaparak öğrendiği bir disiplin olduğunu ve birkaç kamera kullandığı için de defalarca çekim yaparak yaratıcı enerjilerini tüketen oyuncular için bir nimet olduğunu vurguluyor.



ZARAFETİN ADI GUCCI

Uzun zamandır yönetmen Ridley Scott’ın yapım ekibinde yer alan filmin Oscar ödüllü kostüm tasarımcısı Janty Yates; ünlü bir moda ikonu olan Lady Gaga’nın canlandırdığı Patrizia karakteri için, toplamda 70 görünüm yaratmış ve ünlü oyuncunun 60 saatlik provalara katlandığını belirtiyor. Mücevherlerin büyük çoğunluğu Roma’daki üst düzey bir kuyumcudan kiralanmış. Boucheron ve Bulgari en değerli parçalardan bazılarını sağlamış. Patrizia’nın ayakkabıları Pompei adındaki bir Roma ayakkabı şirketi tarafından özel olarak yapılmış. Ayrıca karakterin iki kıyafeti Gucci arşivlerinden. Birini sahte Gucci ürünlerini incelemek üzere New York şehir merkezinde açık pazara giderken giydiği. Diğeri ise Patrizia’nın kızını okuldan alırken kullanıldı. Genel olarak filmdeki erkek oyuncuların kıyafetleri daha muhafazakâr görünümlü olarak tasarlandı, New York’ta bulunan (American Gangster (2007) filminde Denzel Washington için de başvurulan)  usta bir İngiliz terzi tarafından klasik tarzda ve hepsi özel yapım olarak üretildi. Al Pacino ve Adam Driver için diğer takım elbiseler ise Ermenegildo Zegna tarafından ve Jared Leto için olanlar ise Napoli’de Sartoria Attolini tarafından yapıldı. Gömleklerin çoğunluğu Beverly Hils’de bulunan Anto tarafından özel üretildi.



FİZİKSEL DÖNÜŞÜM

Oscar ödüllü ünlü oyuncu Jared Leto, Paolo rolü için her sabah 4.30’da makyaja oturmuş ve İskandinavya’dan getirilen usta make-up/ supervisor Göran Lundström tarafından protezler ve makyajla Paolo karakterine dönüştürülmüş. Dönüşüm o kadar başarılı olmuş ki, Jared Leto sete Paolo olarak ilk girdiğinde rol arkadaşı Al Pacino davetsiz bir misafir olduğunu düşünmüş. Pacino şunları söylüyor; “Tuhaf görünümlü bir adama yanıma gelip ‘Selam baba’ dedi. Biraz şaşırarak etrafa baktım. Çünkü oraya ait olduğuna emin değildim. Sonra biri “O Jared’ dedi. Tamamen farklı biriydi. Yani daha önce makyaj gördüm ama bu çok dahiyaneydi.



MODANIN KALBİ GUCCI

Dram, suç ve biyografi türündeki House Of Gucci, sadece Gucci ailesinin moda İmparatorluğundaki kontrolü yitirişini anlatmıyor. Aynı zamanda moda sektöründe zayıflamaya başlayan özel markaların, dev holdinglerin denetimine geçtiğini ve ipleri eline aldıklarını da izleyiciye gösteriyor. Ayrıca “Gucci Ailesi” gerçek olaylara dayanmasına rağmen filmde anlatılan hikâye, 1929 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olan Alman yazar Thomas Mann’ın “Buddenbrooklar / Bir Ailenin Çöküşü” adlı klasik romanıyla önemli paralellikler içeriyor. Kuzey Almanya’da yaşayan zengin bir tüccarın düşüşünü anlatan kitapta; Dört kuşak boyunca geçirdiği değişim sosyal sınıf, aile imajı, iş dünyası ve dünyası ve genel olarak kapitalist toplum arasındaki çatışma gibi temaları ele alarak anlatıyor. Kitabı yazarın en popüler eseri yapan ironik ve komedi yönü, “Gucci Ailesi” filminde de mevcuttur.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY