15 Ocak 2022 Cumartesi

JOEL COEN’DEN NEFES KESİCİ BİR SHAKESPEARE UYARLAMASI “THE TRAGEDY OF MACBETH”




MACBETH’İN TRAJEDİSİ

Sinema tarihine kattıkları birbirinden sıra dışı ve eşsiz yapımla adeta çığır açan Oscar ödüllü “Coen Kardeşler”den Joel Coen, ilk defa bir solo yönetmenlik çalışmasıyla karşımıza çıkıyor. The Tragedy of Macbeth; William Shakespeare’in aynı adlı kült oyunundan siyah-beyaz olarak beyazperdeye taşınmasının yanı sıra, eserdeki dilin yüzde 85’inin büyük ölçüde korunduğu sadık bir uyarlama. Prömiyerini 59. New York Film Festivali’nde gerçekleştiren yapımın başrollerini; Oscar ödüllü usta oyuncu Denzel Washington ve üç kez En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kazanan Amerikalı aktris Frances McDormand üstleniyor. Son çekim dışında tek bir dış çekimi bulunmayan filmin tamamı (Joel Coen'in yaptığı en kısa çekim olan) 36 günde Los Angeles’ta bir ses sahnesinde (soundstage) çekildi. Ayrıca ABD eski Başkanı Barack Obama, bu yapımı 2021 yılında izlediği 14 favori filminden biri olarak gösterdi. 



FİLMİN KONUSU

İskoç lordu Macbeth, üç cadı tarafından bir sonraki İskoçya Kralı olacağına ikna edilir ve hırslı karısı Lady Macbeth, tahtı ele geçirme planlarında onu destekler.

Filmin oyuncu kadrosunda; Denzel Washington, Frances McDormand, Alex Hassell, Bertie Carvel, Brendan Gleeson, Corey Hawkins, Harry Melling, Miles Anderson, Matt Helm, Moses Ingram, Kathryn Hunter ve Stephen Root yer alıyor.




SHAKESPEARE'İN İMGELERİNİN AYNASI 

Macbeth'in Trajedisi oyunu, William Shakespeare’in en kısa eseri olmasının beraberinde en önemli trajedilerinden birisi olarak anılmaktadır. Kostüm tasarımını; Üç kez En İyi Kostüm Tasarımı Akademisi Ödülü’ne aday gösterilen Mary Zophres’in üstlendiği film The Tragedy of Macbeth, ödül sezonunda adından çokça söz ettirecek güçlü yapımlardan birisi. Macbeth’i muhteşem bir performansla canlandıran usta aktör Denzel Washington; 94. Akademi Ödülleri’nin ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında  (10.kez) Oscar’a aday gösterilmesiyle, bir dalda en çok aday gösterilen Afro-Amerikalı aktör rekorunu kırarak Akademi tarihine geçti. 

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY


EKSANTRİK BİR WES ANDERSON YAPIMI “FRANSIZ POSTASI (THE FRENCH DISPATCH)”




FRANSIZ POSTASI

Oscar adaylığı bulunan ünlü yönetmen Wes Anderson imzasını taşıyan The French Dispatch, yirminci yüzyılın yazılı basın ve medya dünyasına saygı duruşunda bulunduğu bir yapım. Dünya prömiyerini 74. Cannes Film Festivali’nde gerçekleştiren film, yönetmenin kendine has sinematografisi ve geniş renk paletiyle bezeli masalsı evrenini bizlere büyüleyici bir görsel şölen eşliğinde sunuyor. The New Yorker dergisinde yayımlanmış gerçek makalelerden ve editör ekibinden ilham alan yapım, Wes Anderson'ın kısa öyküye olan hayranlığını gözler önüne seriyor. Fransa’nın hayali bir kasabası Ennui-sur-Blasé’de geçen hikayesinde, Amerikan gazete bürosunda çalışan gazetecilere odaklanıyor ve iç içe geçmiş antoloji tarzındaki üç öyküyü, Fransa tarihindeki önemli “1968 Mayıs Öğrenci Protestoları” gibi hareketlere değinerek farklı zaman dilimlerini izleyiciye mizahi bir dille seyirciye aktarıyor.




FİLMİN KONUSU

Ünlü yönetmen Wes Anderson; yirminci yüzyılın hayali bir Fransız kasabasında geçen filminde, Amerikan gazete bürosunda çalışan yazarların ve gazetecilerin yaşadıklarını deneysel bir anlatımla beyazperdeye taşıyor.

Filmin yıldız isimlerle dolu oyuncu kadrosunda; Benicio Del Toro, Adrien Brody, Tilda Swinton, Léa Seydoux, Frances McDormand, Timothée Chalamet, Owen Wilson, Christoph Waltz, Tom Hudson, Willem Dafoe, Edward Norton, Saoirse Ronan ve Bill Murray yer alıyor.



FRANSIZ KÜLTÜRÜNE SAYGI DURUŞU

The French Dispatch'in animasyonlu bölümleri, daha önce Wes Anderson'ın 2018 yapımı Isle of Dogs filminde beraber çalışmış olan Gwenn Germain tarafından yönetildi. Dünyanın en büyük çizgi roman festivallerinden birisi olan “Angoulême Uluslararası Çizgi Roman Festivali”nin mirasına bir saygı duruşunda bulunmak için, animasyon sahneler tamamen yerel çizerler tarafından yapıldı. Filmin Akademi Ödüllü yapım tasarımcısı Adam Stockhausen ve Wes Anderson, yarattıkları hayali Ennui-sur-Blasé kasabasını Paris’in bir tür anısı olacak şekilde ve efsane Fransız sinemacı Jacques Tati’nin Paris’ini andıracak biçimde tasarladılar. Ayrıca araba kovalamaca sahneleri sırasındaki araçların plaka numaraları (Paris’in plaka kodu olan) 75 numara ile bitmekte ve Ennui-sur-Blasé’nin haritaları günümüz Paris'inin sürrealist bir versiyonu gibi görünmektedir. Oyuncu Timothée Chalamet’in canlandırdığı Zeffirelli karakter, kafasına bir havlu sarılı küvetteyken göründüğü sahnede, Fransız ressam Jacques-Louis David tarafından 1793 tarihinde çizilen Marat’ın Ölümü tablosunu yansıtmaktadır.  Bu resim, öldürülen Fransız devrimci Jean-Paul Marat'ı tasvir etmekte ve Chalamet'in filmdeki karakteri de sözde bir Fransız devrimcisidir. Ayrıca tıpkı tablodaki gibi, Chalamet’in karakteri de küvette yazı yazmaktadır.

Auteur yönetmen Wes Anderson’un onuncu uzun metrajlı filmi The French Dispatch, yönetmenin kendine has sinematografisini etkileyici simetrik kadrajlarıyla ve ünlü pastel ağırlıklı renk paletiyle birleştirerek ortaya koyduğu büyüleyici nitelikte bir düşsel bir yapım.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY


ÇİÇEKLERİ EVİNİZE GETİREN BÜYÜLEYİCİ BİR ANİMASYON “ENCANTO: SİHİRLİ DÜNYA”


 

OSCAR ÖDÜLLÜ BİR YAPIM

İspanyolcadan gelen Encanto kelimesi, büyü ve cazibe anlamlarına gelir. Bu film de tam olarak bu anlamları yansıtan büyüleyici bir yapım. 79. Altın Küre (Golden Globes) Ödülleri’nde, En İyi Animasyon Film dalında ödül alan Encanto: Sihirli Dünya, 150 milyon dolarlık bütçesiyle izleyiciye görsel bir şölen sunuyor. Ayrıca 94. Akademi Ödülleri’nde ‘En İyi Animasyon Filmi’ dalında Oscar ödülünü kucaklayan animasyon, sihirli bir evde yaşayan olağanüstü bir aile Madrigal’lerin hikâyesini anlatıyor. Madrigal, “Anne” anlamına gelen Latince bir kelimedir. İtalyanca ‘ya "Madrigale"; Birleşik Krallık, Fransa ve İspanya'da Madrigal kelimesinden türeyerek Rönesans Dönemi’nden gelmektedir. Öykünün merkezinde aile kavramını ve geniş ailelerdeki karmaşık dinamikleri konu aldığını gördüğümüz filmde, ebeveyn olma duygusu ve sevdiklerini koruyan bir anne figürü etrafında döndüğü için soyadı seçiminin rastgele olmadığını görmekteyiz. Konusu Kolombiya'da geçen film, ülkenin kültüründen, toplumundan, sanatından ve müziğinden besleniyor. Kökleri Latin Amerika’da atılmış olan Büyülü Gerçekçilik Sanat Akımı ve bu türün önde gelen ismi 1982 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Gabriel García Márquez’in temasını yansıtıyor. Özellikle Disney’in ikonik logosundaki peri tozu kıvılcımlarının, Marquez’in 1967 tarihli "Yüzyıllık Yalnızlık" romanındaki tekrar eden sonsuz sevgi ve umut sembolü olan kelebeklerle değiştirildiğini görüyoruz. Ayrıca filmin Latince seslendirmesini yapan sanatçıların çoğu Kolombiya doğumlu oyunculardan geliyor. 


FİLMİN KONUSU

Enkanto adlı büyüleyici ve sıra dışı bir yerde yaşayan Madrigaller, gizemli güçlere sahip olan sevimli bir ailedir. Mirabel dışında her üyenin sihirli güçlere sahip olduğu bu yuvada, işler karışıp aile tehlike altına girdiğinde tek umutları Mirabel olacaktır.

Yönetmenliğini Jared Bush ve Byron Howard’ın üstlendiği animasyonun orijinal seslendirme kadrosunda; Stephanie Beatriz, María Cecilia Botero, John Leguizamo, Mauro Castillo, Jessica Darrow, Angie Cepeda, Carolina Gaitan, Diane Guerrero, Wilmer Valderrama, Rhenzy Feliz, Ravi Cabot-Conyers, Adassa, Maluma ve Rose Portillo yer alıyor.



MÜZİĞİN SESİ

Müzik ve şarkı yoluyla hikâyeler inşa etme geleneğini sürdüren Walt Disney Animation Studios, Enkanto: Sihirli Dünya’da da bu geleneği devam ettiriyor ve Lin-Manuel Miranda'nın sekiz orijinal şarkısı yer alıyor. 2016 Pulitzer Drama Ödülü'nü kazanan Broadway'in “Hamilton”unun kreatörü ve başrol oyuncusu Miranda, 16 dalda aday gösterildiği Tony Ödül Töreni ’nde 11 ödül kazandı ve Disney+’ta yayınlanan versiyonuyla da 12 dalda Emmy ödülüne aday gösterildi. Kolombiya’dan bir hikâyenin müziğini yapmak heyecan verici olduğunu söyleyen usta besteci; “Ritimlerin çoğuna aşina olsam da genellikle Kolombiya'ya özgü farklı bir enstrümantasyon ve orkestrasyon var” diyor ve ekliyor; “En eğlenceli şeylerden biri, müziğin merkezinde akordeonun olması. Tanımadığım sanatçıları yakından tanıma fırsatı bulmak ve bu filmde birlikte çalışma şansına sahip olduğumuz Carlos Vives gibi küçüklüğümden beri hayran olduğum kişilerle birlikte çalışma şansı yakalamak benim için büyük bir zevkti. Tüm bu süreç boyunca Kolombiya müziğine ve kültürüne âşık olup o ortamda çalma fırsatını değerlendirmekle meşgul oldum.”




MADRİGALLERLE TANIŞIN

Filmin yapımcıları, başından beri aile temalı bir hikâye olacağını biliyorlardı ve vakit kaybetmeden bakış açısının aile dinamiklerindeki rolüne odaklandılar. Yönetmen Jared Bush, kendisinin ve ablasının çok farklı deneyimler yaşayarak büyüdüklerini ancak yetişkinliğinde fark ettiğini söylüyor. “O ilk çocuktu.” diyor; “Farklı şeylerle uğraşmak istemesine rağmen jimnastiğe devam etmesi yönünde bir baskı hissetti. Öte yandan ailem bana hep, 'Hayallerinin peşinden git!' derdi. Onun benden farklı yetiştirildiğini anlamakta zorlandım, ta ki şimdi kendi üç çocuğumla yaşadığım deneyimler sayesinde bu durumun doğruluğunu fark edene kadar ama şu an ebeveyn olan benim.” Yönetmen Byron Howard ise şöyle ekliyor, "Ailenizle, kardeşlerinizle aynı evi paylaşsanız da onların neler yaşadığını bilemeyebilirsiniz. Onların bütün başarısızlıklarını bilemezsiniz. Size anlatmadıklarını bilemezsiniz. Kimsenin anlatmadığı aile sırları nelerdir? Bizim için büyüleyici olan buydu.” Elbette izleyicilerin Madrigallerle tanıştırılmasında “Enkanto”nun vaat ettiği canlılık ve sihir yer almalıydı. Lin-Manuel Miranda’nın film için yazdığı sekiz şarkıdan ilki “Family Madrigal”di. Sanatçı, “Moana’da öğrendiğim şeylerden biri elimi kaldırıp “Hikâyenin bu kısmını şarkıyla anlatmalıyız!” demekti” diyor. Miranda ayrıca şunları söylüyor; “Bu ailenin ne kadar karmaşık olduğu düşünüldüğünde, ilk şarkımızın ana karakterimiz Mirabel'i ona âşık olmamızı sağlayacak şekilde tanıtması ve bu büyük ailenin dinamiklerini anlatması gerektiğini fark ettim.”  Disney Animation'ın 1991 yılı klasiği olan “Beauty and the Beast”in Howard Ashman ve Alan Menken imzası taşıyan “Belle” adlı şarkısından esinlenen Miranda, sadece Mirabel'i değil, Madrigal ailesinin bütün üyelerini tanıtan bir şarkı yazdı. “Üç kuşağa dair bilgilerin tümünü içeren bir şarkı eğlenceliydi" diyor Miranda. "O zaman, Stephen Sondheim'ın diyeceği gibi, bir bulmacanın parçaları gibi bir araya getirilmeyi bekliyor. Abuela ile başlayıp diğer kuşaklarla devam ediyoruz.”



KOLOMBİYA’YA SİHİRLİ BİR YOLCULUK

Yapım ekibi; Byron Howard, Jared Bush, Lin-Manuel Miranda ve prodüksiyonun diğer çalışanları ile birlikte bu kültürün içine girmek için Kolombiya'ya kapsamlı bir gezi düzenlediler. Bogota ve Cartagena'nın büyük şehirlerini ziyaret edip kültürlerini keşfetmenin yanı sıra zanaatkarlar, şefler ve mimarlarla bir araya geldiler. Ancak, en çok küçük Barichara kasabasından ilham aldılar. Ayrıca etrafı gezdiren turist rehberi Alejandra Espinosa Uribe, teknik danışman olarak prodüksiyonda çalıştı. Asi saçları ve büyük gözlükleriyle Mirabel karakterinin görünümüne ilham verdi. Bu karakter filmde aile ağacını gösterdiğinde 13 numaradır. Bu rakam aynı zamanda Hristiyanlıkta, Hz. İsa'yı öldürmek için gelen Roma lejyonlarına para karşılığı İsa'nın saklandığı yeri söyleyen Yahuda için ayrılmış olan sayıdır. Bir diğer ayrıntı ise, Abuela karakterinin gerçek adı (İspanyolca’da ‘ruh’ anlamına gelen) Alma’dır. Bu isim onun Madrigal ailesinin ruhu olduğunu ve merhum kocası Pedro’nun ruhunun da sihirli mumun büyüsünün kaynağı olduğunu göstermektedir.

Disney’in 60. uzun metrajlı animasyon filmi Encanto: Sihirli Dünya, sizleri fantastik ve bir o kadar da eğlenceli bir dünyaya davet eden macera dolu bir yapım.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY

 


13 Ocak 2022 Perşembe

KABUSLAR DİYARINA FANTASTİK BİR YOLCULUK “JUST BEYOND”

 



ÜRKÜTÜCÜ BİR ÖYKÜ ANTOLOJİSİ

Çocuk edebiyatının Stephen King’i olarak anılan Amerikalı yazar R. L. Stine’ın, grafik romanlarından uyarlanan Just Beyond, Disney+ platformunda izleyicisiyle buluştu. Çocuklar ve gençler için eğlence dolu fantastik bir dünyanın kapılarını aralayan bu düşsel yapımda; cadılar, uzaylılar ve hayaletler gibi doğaüstü varlıkların bir arada olduğu hikâyeler genç yaştaki seyircisiyle bir araya geliyor. Ürkütücü unsuları sevimli hale getiren dizide, Disneyland tema parkındaki ikonik eğlence gezilerine de göndermeler yer alıyor. Sekiz bölümden oluşan mini dizinin oyuncu kadrosu, Disney Channel’ın sevilen yıldız isimlerinden oluşuyor. Bu fantastik yapım; her ne kadar genç izleyici kitlesi için lanse edilse de, küçük yaştaki çocuklara ürkütücü gelebilecek sahneler olduğunu da söylemekte fayda var.



DİZİNİN KONUSU

Kitapları dünya çapında 400 milyondan fazla kopya satan R. L. Stine’ın çizgi romanlarından uyarlanan dizi, her bölümünde farklı bir fantastik öyküyü konu almaktadır.

Yaratıcılığını Seth Grahame-Smith’in üstlendiği yapımın oyuncu kadrosunda; Mckenna Grace, Izabela Vidovic, Gabriel Bateman, Megan Stott, Rachel Marsh, Lexi Underwood, Malcolm Barrett, Cyrus Arnold, Christine Ko, Jy Prishkulnik, Sally Pressman, Christine Adams ve Kate Baldwin bulunuyor.



TÜYLER ÜRPERTİCİ HİKAYELER

Çocukları kitap okumaya teşvik eden yazarların başında gelen R. L. Steine, tıpkı eserleri dünyada 35 dile çevrilen Avusturyalı ünlü çocuk kitabı yazarı Thomas Brezina gibi, korku türünü eğlenceli bir hale getirerek gençlere edebiyat sevgisi kazandırmakta. Çocuk psikolojisini merkezine alan Just Beyond adlı öykü derlemesi de, bu geleneği sürdürerek alt meninde çocukları-gençleri doğru yola sevk edecek mesajlara yer vermekte.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY


5 Ocak 2022 Çarşamba

İRONİK BİR DÜNYAYI KURTARMA OPERASYONU “YUKARI BAKMA (DON’T LOOK UP)”

 



 

YILDIZLAR KADROSU

Yönetmen koltuğunda Step Borthers (2008), The Big Short (2015) ve Vice (2018) gibi yapımların yaratıcısı Adam McKay’in oturduğu Netflix filmi Don’t Look Up, Oscar’ın habercisi olarak görülen 79. Altın Küre (Golden Globes) Ödülleri’ne 4 dalda aday olarak öne çıkan yapımlar arasındaki yerini aldı. Devler kadrosuvari bir oyuncu ekibi bulunan filmde; Oscar ödüllü yıldız isimler Leonardo DiCaprio, Jennifer Lawrence, Meryl Streep, Cate Blanchett, Mark Rylance’in yanı sıra Rob Morgan, Jonah Hill,Timothée Chalamet, Tyler Perry, Ron Perlman, Chris Evans ve Ariana Grande gibi ünlüler yer alıyor. Bilim kurgu, komedi ve dram türündeki yapım, 21. yüzyıl sosyal medyasının getirdiği internet bağımlılığı hastalığı FOMO Sendromu’na (Fear of Missing Out) ve günümüzün duyarsızlaşan toplum ironik bir dille değiniyor ve sosyo-politik eleştiriler eşliğinde izleyiciye apokaliptik bir kara mizah örneği sunuyor.



FİLMİN KONUSU

Dünya'yı yok edecek bir kuyruklu yıldızın gelmekte olduğu konusunda insanları uyarmak için çabalayan iki gökbilimci, yaklaşan felaketten haberdar etmek için büyük bir medya turuna çıkar. Ancak etraflarında hiç kimse onları umursamaz ve harcadıkları büyük çaba beklenmedik durumların oluşmasına neden olacaktır.



KAMERA ARKASI

- Jonah Hill, karakterinin her yere Birkin marka çanta taşıması fikrini yapımcılara sundu ve nükleer kodların 30.000 dolarlık lüks bir çantada taşımasının komik bir dokunuş katacağını düşündüler.

- Leonardo DiCaprio, karakterini inandırıcı bir şekilde canlandırmak için gerçek hayattaki astronom ve film danışmanı Amy Mainzer ile görüştü. Yönetmen Adam McKay'e göre, DiCaprio matematik hakkında uzun konuşmalar yaptı ve yörünge dinamikleri konusunda yaklaşık altı aylık zorlu bir eğitim aldı.

-Timothée Chalamet'in filmde uzun saçları olmayacaktı ancak çekimler Nisan'dan Kasım 2020'ye ertelendiğinde, tecrit sırasında saçlarını kesmedi. Ardından, bir yakınlaştırma toplantısında yönetmen görüntünün kendisine bakışını beğendi ve çekimden önce kesmemesini istedi.

- Saç departmanının Jennifer Lawrence'ın sat stilinin nasıl olacağına dair hiçbir fikri yoktu. Ancak Lawrence farklı renklerde 25 peruk denedi ve peruğun kesilmesine yardım etti.



TEKNOLOJİ DEVLERİNE ELETİREL BİR BAKIŞ

‘Yukarı Bakma’ filminde, uzay görevinde yer alan milyarder teknoloji devlerine hiciv niteliği taşıyan eleştirel sahneler bulunuyor. Örneğin; filmin kapanış jeneriğinde uzayda süzülen nesneler arasında kırmızı bir araba görülüyor. 2018'de milyarder Elon Musk tarafından uzaya fırlatılan kırmızı Tesla Roadster aracına bir göndermedir. Ayrıca dünyayı kurtarmak için gönderilen BASH roketleri, 2021'de milyarder Jeff Bezos tarafından fırlatılan New Shepard roketini andırıyor. Son olarak usta aktör Mark Rylance’ın canlandırdığı Peter Isherwel ise Steve Jobs’ın bir parodisidir.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY

 

 


BİR BEYAZPERDE EFSANESİ JAMES BOND: “ÖLMEK İÇİN ZAMAN YOK (NO TIME TO DIE)”

 



EFSANE AJAN JAMES BOND

Tüm zamanların en büyük bütçeli (250 Milyon dolar) Bond filmi olan ‘No Time To Die’, elde ettiği 774 milyon dolarlık dev hasılatıyla pandemi döneminin rekorlarını alt üst etti. Casusluk romanları yazarı Ian Fleming’in yarattığı İngiliz Gizli Servisinin efsane ajanı James Bond, beyazperdeye geldiğinden bugüne dek erkek stilin sembolü olarak anıldı ve attığı her adım ilgiyle takip edildi. İçtiği içecekten söylediği sözlere kadar adeta bir simge haline gelen karakter, takipçilerinin gönlünde taht kurdu. İtalyan filozof Umberto Eco; “Popüler Roman Kahramanları” adlı kitabında, Fleming’in yarattığı hikâye ve karakterlerin köklerini masaldan ve mitolojiden beslendiğini (Tıpkı filmdeki Herakles Projesi’nde olduğu gibi) vurgular. Ayrıca Bond’un isminin ise; “Bu stil ve başarı modeli, gerek rafine ‘Bond Street’i, gerekse de ‘Hazine Bonosu’nu çağrıştıracaktır.” diyerek, Fleming romanlarının kökensel ve derin bir dinamiğe gönderme yaparak başarısının tesadüf olmadığını vurgular. Serinin daha önceki yapımlarının aksine, bu defa inzivaya çekilmiş ve emeklilik hayatı yaşayan bir 007 ile karşı karşıyayız. Ancak karanlık örgüt Spectre’nin kolları yine Bond’u sarıyor ve aksiyon dolu bir maceranın içerisine sürüklüyor. EON Productions, Metro Goldwyn Mayer Studios (MGM) ve Universal Pictures International’ın yapımı olan 25. James Bond filmi ‘Ölmek İçin Zaman Yok’un, müziklerini Oscar ödüllü Hans Zimmer besteledi, tema şarkısını ise Grammy adaylığı bulunan ünlü şarkıcı Billie Eilish seslendirdi. Cary Joji Fukunaga’nın yönetmen koltuğunda oturduğu filmin senaryosu; Neal Purvis, Robert Wade ve Cary Joji Fukunaga’ya ait.



FİLMİN KONUSU

Aktif hizmetten ayrılmış ve Jamaika’da sakin bir hayatın keyfini süren James Bond, CIA’den eski dostu Felix Leiter’in yardım için kendisine geldiğinde huzurlu günleri sona erer. Kaçırılan bir bilim insanını kurtarma görevi, beklenilenden daha tehlikeli bir hal alır ve Bond tehlikeli yeni teknolojilerle silahlanmış olan gizemli kötü adam Lyutsifer Safin’in peşine düşer.

Filmin oyuncu kadrosunda; Daniel Craig, Ana de Armas, Rami Malek, Léa Seydoux, Lashana Lynch, Ralph Fiennes, Ben Whishaw, Naomie Harris, Rory Kinnear, Jeffrey Wright, Billy Magnussen ve Christoph Waltz gibi yıldız isimler yer alıyor.




OSIRIS’İN HER ŞEYİ GÖREN GÖZÜ

Efsane ajan James Bond, yasadışı karanlık organizasyon Spectre’nin arasına karıştığında bir tepsi içerisinde Blofeld karakterinin biyonik gözü karşısına getirilir. Alman hukuk tarihçisi Michael Stolleis; “Yasanın Gözü” adlı eserinde, eski Mısır uygarlığından günümüze kadar “Her Şeyi Gören Göz” imgesinin tarih içinde taşıdığı anlamları irdeler ve göz metaforunun hükümdarın gücünden adalete kadar onlarca anlam taşıdığını söyler; “Tüm eski dini ve edebi metinlerde tanrıların, kahramanların ve insanların gözlerine gönderme yapılmıştır. Göz insana daima sır dolu bir organ olarak gözükmüştür.”  ve amblem olarak incelemekle bitirilemeyecek kadar zengin olduğundan bahseder. Filmdeki bu göz de, aslında Big Brother mottosu gibi her şeyi gören Spectre’nin gözünü sembolize eder ve karanlık örgütün gizemli varlığını bu şekilde bizlere bir kere daha hatırlatır.



İNTİKAM MELEĞİ SAFIN

Bond filmleriyle özdeşleşen efsane kötü adamları serinin olmazsa olmazlarındandır. ‘Ölmek İçin Zaman Yok’un antagonisti Lyutsifer Safin de, karanlık ve acımasız bir karakter olduğu kadar duygusuzluğu ve kalpsizliğiyle de ön plana çıkan bir kişilikle dikkatleri üzerine çekiyor. Ancak bu empati yoksunu karakterin, aslında yalnızca verilen görevleri yerine getiren bir elçi olduğunu, esasında gölge örgüt Spectre’nin başı çektiğini görüyoruz. Yirminci yüzyılın en büyük filozoflarından Almanya doğumlu Yahudi kökenli Amerikalı siyaset bilimci Hannah Arendt, düşünme ve muhakeme yeteneğinin yok olmasıyla beraber kötülüğün nasıl sıradan hale geldiğini irdelediği eseri “Kötülüğün Sıradanlığı”nda, Nazi Almanyası’nda Yahudileri toplama kamplarına ve gettolara nakil işlemlerinden sorumlu ve Yahudi soykırmının mimarı olarak anılan SS yetkilisi Adolf Otto Eichmann’ı ele alır. Aslında Eichmann’ın duygusuz ve bilinçsiz bir şekilde sadece verilen emirleri hiç çekinmeden yerine getiren bir görevli olduğunu; “Davalının kendisini bir insan olarak değil de sadece bir görevli olarak hareket etmesine, bu görevde kendisinin yerine kuşkusuz başka birisinin de olabileceğine dayanak savunması… Sadece istatiksel olarak bekleneni yaptığını.” sözleriyle açıklar. Filmdeki Safin karakterinin de, (tıpkı Arendt’in eserinde belirttiği gibi) büyük bir soğukkanlılıkla ve acımasız bir biçimde tüm bu kötülükleri yaptığını ve çarkın sadece bir dişlisi olduğunu görmekteyiz. Ayrıca Safin karakterinin taktığı maske tipi "Noh" maskesi olarak bilinir. Japon Selvi bloklarından oyularak yapılan bu mask, daha sonra doğal pigmentlerle boyanmaktadır.



ZARAFETİN ADI PALOMA

CIA ajanı Paloma karakterine hayat veren Kübalı aktris Ana De Armas’ın filmde giydiği kıyafet, moda dünyasının devlerinden Michael Le Sordo imzasını taşıyor. Gece kıyafeti kadar zarif olarak tasarlanan bu giysi, şık ve göz alıcı olmasının yanı sıra kısıtlama olmadan dövüş sahnelerinde rahatlıkla kullanılacak şekilde tasarlandı. 



AKSİYON SAHNELERİ İÇİN COCA-COLA

Güney İtalya'nın Basilicata bölgesinde bulunan Matera şehrinde gerçekleşen aksiyon çekimlerinde, tüm sokaklara 31.797 litre Coca-Cola püskürtüldü. Bunun sebebi ise; sıvı bir yapıştırıcı görevi gören Cola’nın, araba kovalamaca sahnelerinde motosikletin kaymasını engellemek içindi. Dublör Koordinatörü Lee Morrison, "Çok uzun zaman kaygan yüzeylere Coca-Cola püskürttük ve içecek yıkandıktan sonra her şeyin çok temiz görünmesini sağladık."  



 

GEÇMİŞTEN GELEN HAYALET

Meşhur Bond kızı Vesper Lynd'in mezarına gittiğinde James Bond Latince bir yazıtla karşılaşır. Bu yazı aslında mezardan gelen geleneksel bir uyarıdır. Yazıtta; "Sen şimdi nasılsan, bir zamanlar ben de öyleydim. Ben şimdi nasılsam, sen de öyle olacaksın." Bu aynı zamanda Kehanetvari bir şekilde filmdeki sonradan yaşanacak gelişmelere de bir ipucu niteliği taşımaktadır. Son olarak ‘Ölmek İçin Zaman Yok’ filmi geleneksel Bond filmlerinden farklı bir şekilde sona erse de, film "James Bond geri dönecek" post jeneriği satırını ekleyerek Bond filmlerinin uzun geleneğini takip etmektedir.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY


KAYNAKÇA:

1.Hannah Arendt, Kötülüğün Sıradanlığı-Adolf Eichmann Kudüs’te, çev. Özge Çelik, İstanbul: Metis Yayınları, 2017.

2.Umberto Eco, Popüler Roman Kahramanları, çev. Kemal Atakay,  İstanbul: Alfa Yayınları, 2016

3. Michael Stolleis, Yasanın Gözü-Bir Metaforun Tarihi, çev. Arif Çağlar, İstanbul: Ayrıntı yayınları, 2021