26 Temmuz 2017 Çarşamba

CEHENNEMİN KALBİ DUNKIRK



KUSURSUZ BİR BAŞYAPIT

'Christopher Nolan’ın yazıp yönettiği 2017 yılındaki savaş başyapıtı ‘Dunkirk’ 150 milyon dolarlık dev bir bütçeye sahip. Film 1940 yılında Almanların, İngilizleri 400 bin müttefik askerle (Fransa’nın Kuzeyinde yer alan) Dunkirk kıyısına sıkıştırmasını ve burada verilen mücadeleyi konu alıyor. Filmin oyuncuları arasında; 'Tom Hardy', 'Mark Rylance', 'Kenneth Branagh' ve 'Fionn Whitehead' yer alıyor.



REALİZMİN ÖNCÜ İSMİ: CHRISTOPHER NOLAN 

Auteur yönetmen 'Christopher Nolan', bu yapıtında savaş filmlerine adeta yeni bir boyut kazandırmış. Tarihte 2. Dünya savaşına yön veren Dunkirk Tahliyesini izleyiciye; karada 1 hafta, suda 1 gün ve havada 1 saat diye bölümlere ayırmış ayrıca zamanda ileri geri sıçrayışlar yaparak kendi imzası olan farklı anlatım tarzını bir kere daha uygulamış. Bu anlatım tekniğinde birçok unsuru bir araya getirmiş. Sinema tarihinin önemli yapımlarından; 1979 'Francis Ford Coppola’nın ölümsüz eseri 'Kıyamet/Apocalypse Now' savaşın acımasızlığını anlatmıştı. 'Stanley Kubrick' 1987 yapımı 'Full Metal Jacket' ile savaşın insan psikolojisin üzerinde yarattığı yıkımı aktarmıştı. 1998 yılında 'Terrence Malick' ise, 'İnce Kırmızı Hat/Thin Red Line' ile kendine özgü tarzı ile savaşın acımasızlığını ve anlamsızlığını aktarmıştı. Bu filmi aynı yıl çekilen 'Steven Spielberg'in yönettiği 'Er Ryan’ı Kurtarmak/Saving Private Ryan' izledi ve 'Spielberg' burada 2. Dünya savaşı’nda Normandiya çıkartmasını, sahile yağan şarapnel parçalarını adeta izleyicinin gözüne sokarak işledi.




SAVAŞ TANRISI VE YIKIM EDEBİYATI

Filmlerinde gerçekçilik/realizm tarzını benimseyen ve uygulayan 'Christopher Nolan', buradaki anlatımında seleflerinin daha ötesine geçmiş. Örneğin anlatım bakımından edebiyat dünyasındaki savaş yapıtlarını ele alacak ve karşılaştıracak olursak; Fransa’nın gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından 'Victor Hugo' başyapıtı 'Sefiller'de Waterloo savaşını tanrının gözünden betimler. Edebiyatta Gerçekçilik/Realizm akımının öncüsü 'Stendhal', 'Parma Manastırı' adlı destansı eserinde hikayeyi savaşın içinde yer alan ve neler olduğunu anlamayan 'Fabrizio Del Dongo' adlı karakterin gözünden anlatır. 'Christopher Nolan' ise tüm anlatım ustalarının tekniklerini bir araya getirmiş ve gerilimi kat be kat arttırmak için olayı tüm çıplaklığıyla savaşın tam kalbinden… Yani muharebe meydanından vermiş. Ayrıca savaşın sebep olduğu yaşam boyu sürecek travmaları, harp içerisinde yer almak zorunda kalan insanların gözünden seyirciye sunuyor ve yaşatıyor. Savaşı birçok açıdan vererek izleyiciyi muharebe içindeki asker konumuna getiriyor. 'Hans Zimmer'in besteleri gerilim dozunu devamlı arttırıyor. 'Zimmer', saat tik tak’larını içeren bestesini yönetmen 'Christopher Nolan'ın kol saatini kullanarak yaratmış.



RENKLERİN ANLAMI VE ÖNEMİ

Savaş filmlerinden hoşlanıyorsanız ‘Dunkirk’ kaçırmamanız gereken bir yapım. 1 saat 46 dakikalık süresiyle sizi ömür boyu etkisi altına alacak bir sanat eseri. Ayrıca kısa bir not eklemek istiyorum filmin afişinde yer alan 'Dunkirk' yazısı; mavi, koyu mavi ve turuncu olmak üzere üç segment renge ayrılmış. Bunun anlamı hava, deniz ve karayı yani filmin 3 bölümünü temsil ediyor.


İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY

11 Temmuz 2017 Salı

Spider-Man: Homecoming


Arakne’nin Ağları Dönüyor

175 milyon dolar bütçeye sahip ‘Örümcek-Adam: Eve Dönüş’ vizyonda. Klasik örümcek-adam filmlerinin aksine bu defa farklı tarzda bir yapımla karşı karşıyayız. Bu kez Örümcek-Adam lise çağında bir ergen olarak lanse edilmiş. Yani henüz toy ve ne yaptığını bilmiyor. Yaptığı şeylerin sonucunu göremeyen bir çocuk var karşımızda. Oysa klasik Örümcek-Adam’da Peter Parker; okulun en zeki, en yakışıklı aynı zamanda hareketlerinin sonucunu önceden görebilen bir kahramandır. Onun bu kadar sevilmesinin ve talep görmesindeki en büyük etken bir karakter hikayesi olması. Hayali Marvel Comics karakteri Örümcek-adam, çizgi dizilerinden, filmlerine kadar hep Peter Parker’ın kendi hayatını ve başına gelenlerin anlatımı ve izleyiciye aktarımıdır. Bir nevi seyircinin iç monolog sayesinde etki altına alınması. 2002 yılında yönetmen Sam Raimi’nin başlattığı 2,5 milyar dolara yakın hasılat elde eden üçlemenin tutma nedenlerinden biriside budur. Özellikle başrolünde Tobey Maguire’ın seçilme nedeni kendisinin çok iyi bir anlatıcı olmasıydı. (Bu yeteneğine ‘Muhteşem Gatsby’deki hikaye anlatıcısı ‘Nick Carraway’ olarak ta tanık olmuştuk.) Ancak ‘Örümcek-Adam: Eve Dönüş’te mükemmel anlatıcı tekniğinden ziyade, genel bir anlatım mevcut, başrol ikiye ayrılmış ve oyuncu bütçesinin büyük kısmı ‘Demir Adam’ olarak tanıdığımız Robert Downey Jr’a yöneltilmiş. Peki asıl soru şu: “Örümcek-Adam markasının Demir Adam karakterine ya da Robert Downey Jr.’a ihtiyacı var mı?”



Filmde değişikliğe uğrayan bir başka şey ise oyuncu seçiminde farklı etnik kökenden yararlanılması. Örneğin Peter Parker’ın sevdiği kızın melez olması ya da arkadaşı Ned’in Filipin asıllı Amerikalı olması gibi. Ayrıca yaşlı May hala, filmde Marisa Tomei tarafından daha genç olarak karşımıza çıkıyor.


ÖRÜMCEK-ADAM: EVE DÖNÜŞ


Lise öğrencisi Peter Parker, Yenilmezler ekibiyle yaşadığı maceranın etkisinde kalmış ve ekibin bir üyesi olma çabasına girmiştir. Ama genç yaşında sorumluluklarının fazla olması ve May halasının gözetimi atında yaşaması nedeniyle bu hayallerine ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Tony Stark, Peter’a kahraman olmak için cesaretten fazlasına ihtiyacı olduğunu öğretir. Ancak Peter, kendisini Örümcek Adam kostümünün gerekliliklerini göz ardı ederek suçla savaşa adar. Bu süreçte ortaya çıkan Adrian Toomes/Vulture adlı düşmanın ortalığı birbirine katmasıyla Örümcek-Adam büyük bir sınavdan geçecektir. Oyuncuları arasında Tom Tholland, Robert Downey Jr., Michael Keaton, Marisa Tomei, Zendaya Coleman’ın bulunduğu filmin yönetmen koltuğunda Jon Watts oturuyor.



Bilge Ana Mitosu

Peter Parker, karakterinin en büyük zayıf noktasının baba eksikliği olduğunu bu filmde bir kez daha tanık oluyoruz. Bu boşluğu yapımda Tony Stark/Iron Man dolduruyor. Tony, Peter’a her an bilgi konusunda danışacağı bir baba figürü konumunda bulunuyor. Her yaptığını gözetleyen ve denetleyen bir denetim mekanizması. Tüm kahraman hikayelerinde/filmlerinde bir bilge ana bulunur. May hala, Örümcek-Adamdaki en önemli bilge ana rolünü üstleniyor. Çünkü Peter, en büyük ve altından kalkamayacağı hatayı yaptığında yani filmin en büyük kırılma noktasında May hala yardıma koşuyor. Bu olay neredeyse her Örümcek-Adam hikayesinde bu şekildedir.


 Filmde bulunan bir diğer önemli figür ise Michael Keaton’ın canlandırdığı Adrian Toomes/Vulture karakteri. Adrian, yasa dışı silah satarak zengin olma peşinde olan bir adam. Ancak bu idealine yıkım yaratarak ilerliyor. Adrian, en büyük adaletsizliğin eşitsizlik olduğunu belirtiyor. Bugün kahraman olarak lanse edilen Tony Stark’ın tüm servetinin geçmişinde yaptığı silah satışı olduğu örneğiyle yarattığı yıkıma savunuyor.


‘Örümcek-Adam: Eve Dönüş’ bugüne kadar yapılan en iyi Örümcek-Adam uyarlaması değil. Ama günümüzün gelişmiş görsel efekt teknolojisi ve farklı hikaye anlatıcılığı, izleyiciye soluk aldırmadan 2 saat süresince etkisi altına alıyor.

İyi Seyirler Dilerim
Efe TEKSOY