17 Ocak 2020 Cuma

AGATHA CHRISTIE'YE BİR SAYGI DURUŞU: 'KNIVES OUT'



 Yıldızlar kadrosu denilecek bir oyuncu ekibine sahip 'Knives Out' gösterime girdi. Rian Johnson'ın yazıp yönettiği film 'Murder Mystery' türü polisiyelerine farklı bir bakış açısı getiriyor. 92. Akademi Ödülleri'nde 'En İyi Orjinal Senaryo' dalında Oscar Adayı olmasından bu yeniliğin ne kadar büyük güçte olduğu anlaşılıyor. Rian Johnson'ın 'Star Wars: Last Jedi' ve 'Loopers'ta gösterdiği  yenilikçi anlatım tarzı bu defa bir polisiye öyküyle karşımıza çıkıyor. Agatha Christie tarzı gizem sever bir izleyiciyseniz Knives Out tam size göre. Çünkü filmi izlediğiniz süre boyunca kendinizi "Katil kim?" sorusunu sorarken buluyorsunuz. Bu da heyecan ve gerilimin 'Knives Out'ta bir an bile düşmediğini gösteriyor.




BIÇAKLAR ÇEKİLDİ

Çok zengin bir cinayet romanları yazarı olan Harlan Thrombey, 85. yaş gününde evinde ölü olarak bulunur. Ünlü yazarın ölümünün ardındaki gizemi ortaya çıkarmaya çalışan dedektif Benoit Blanc, aile üyelerini tek tek soruşturmaya başlar. Ancak kapalı ve gizemli bir kutu olan aile, dedektifi epey zorlayacaktır.
Oyuncuları arasında; Daniel Craig, Chris Evans, Jamie Lee Curtis, Ana De Armas, Michael Shannon, Toni Collette, Frank Oz ve Christopher Plummer gibi yıldız isimler yer alıyor.







MEMENTO MORI

Hikayenin geçtiği konak; pencere tasarımları ve içerisinde yer alan sanat eserleri "Ölümlü olduğunu hatırla" anlamına gelen 'Memento Mori' motiflerine sahip. 'Viktorya Dönemi'nde popüler olan bu motifler bireylere zengin ya da fakir kim olursa olsun fani olduklarını hatırlatmak için kullanılırdı. Frankfurt Okulu'nun kurucularıyla 'eleştirel kuramın' temelini atan Alman filozof Walter Benjamin, 'Tek Yön' adlı yapıtında polisiye roman için: "19. yüzyılın ikinci yarısındaki mobilya üslubunu doyurucu biçimde tasvir aynı zamanda analiz eden tek kaynak, güç merkezlerinde evin dehşetinin bulunduğu belli bir çeşit polisiye romandır. Eşyaların yerleştirilişi ve aynı zamanda ölüm tuzaklarının kuruluş planıdır ve art arda sıralanan odalar kurbana hangi yoldan kaçacağını buyurur." der. Benjamin'in bu tasvirini film içerisinde Marta Cabrera ve Ransom Drysdale karakterlerinin kullandığı yollar üzerinden görebiliyoruz.






KUSURSUZ CİNAYET

Fransız filozof ve sosyolog Jean Baudrillard, Kusursuz Cinayet adlı eserinde  "Anlaşılmaz olan her şey, özetle cinayet niteliği taşır ve bu gizemli dalavereyi besleyen her düşünce, bu cinayetin sürekli kılınmasıdır" der. Baudrillard'ın burada bahsettiği gizemli dalavere ve düşünceye filmde Daniel Craig'in ustalıkla canlandırdığı dedektif Benoit Blanc karakteri üzerinden görebiliyoruz. Dedektif aile bireylerini soruşturduğunda gizlenmiş bir şey olduğunun farkına varır. Uzun süre boyunca arka planda sessizce düşünüp aile bireylerini izler. Bir şey bulamadığını düşündüğümüz sırada usta dedektifi son noktayı koyarken buluruz. 





POLİSİYE ROMAN

'Knives Out' filmi klasik polisiye edebiyat geleneğine sadık kalmış bir yapım.  Temelleri Amerika'da atılan türün farklı ülkelerden birçok önemli yazar sayesinde artık edebiyatta önemli bir yere sahiptir. Amerikalı klasik öykü yazarı Edgar Allan Poe, korku ve gerilim türlerinin öncüsü olduğu gibi polisiye türününde öncüsüdür. Bu anlamda 1841'de yayınlanan 'Morgue Sokağı Cinayeti' ilk dedektiflik öyküsü olarak kabul edilir. İskoçya doğumlu yazar Sir Arthur Conan Doyle, 1887'de 'Kızıl Dosya' romanıyla ve yarattığı 'Sherlock Holmes' karakteriyle bu alanda bir çığır açar. 1905'te kibar hırsız Arsene Lupen'i yaratan Fransız Maurice Leblanc önemli eserler vermiştir. (J. L. Borges'in adına methiyeler dizdiği) İngiliz yazar Gilbert Keith Chesterton 1908'de yayınlanan Bay Perşembe romanı ve Peder Brown/Father Brown öyküleriyle önemli bir yere sahiptir. Yirminci yüzyılın en büyük ve en üretken yazarlarından biri olarak kabul edilen Belçikalı yazar Georges Simenon, yaklaşık 450 eser vermiştir. Yarattığı Dedektif Maigret karakteri polisiye romanda bir dönüm noktasıdır. Polisiyenin kraliçesi olarak anılan İngiliz yazar Agatha Christie, yarattığı Hercule Poirot ve Miss Marple karakterleriyle dedektif öykülerinde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca polisiye türünün gelişimi açısından yazdığı dönem polisiye açısından 'Altın Çağ' olarak anılır.





TOPLUMSAL KATMANLAR 

Alman filozof Siegfried Kracauer, 'Polisiye Roman' adlı felsefi inceleme kitabında, polisiye romanın geçtiği çevre için şöyle der; " Polisiye romanın geçtiği çevre, birçok toplumsal katmandan ve dünyadan sadece biridir ve içerdiği gerçeklik itibariyle insanın varlık basamaklarında diğerlerinden aşağıda yer alır." Toplumsal katman ya da hiyerarşiyi Knives Out'ta zengin ve işçi sınıfı ayrımında görüyoruz. Zengin her daim kendini çalışandan üstte tutuyor ancak film boyunca izleyiciye defalarca gösterilen 'Memento Mori' motiflerinden görüyoruz ki, ölüm söz konusu oldu mu sınıf ayrımı yoktur.






MURDER MYSTERY

Agatha Christie'nin öyküleriyle öncülük ettiği 'Murder Mystery' türü sinema dünyasında da etkisini göstermiştir. Yüzlerce kitap uyarlamasının yanı sıra sinema tarihine adını yazdıran özgün ve ses getiren işlerde olmuştur. Örneğin; 1985'te Jonahtan Lynn'in yönetmenliğini üstelendiği 'Clue' filmi aynı adlı Board/tahta oyunundan beyazperdeye uyarlanmış önemli bir kara komedidir. Robert Altman'ın yönettiği 2001 yapımı 'Gosford Park' filmi, 'En İyi Özgün Senaryo Akademi Ödülü'nü alan önemli bir örnektir. Fransız Yeni Dalga Akımı'nın yeni temsilcilerinden François Ozon'un 2002 yapımı '8 Kadın (8 Femmes)' filmi müzikal ağırlıklı bir yapımdır.





KAMERA ARKASI


- Görüşmeler sırasında arkada bulunan 'Bıçak Çemberi', dedektif Blanc'ın gizem metaforunu temsil eder. Bütün bıçakların merkezdeki deliğe bakmasının anlamı; tüm karakterlerin 'bıçaklarını' nasıl çıkardıklarını ve gizemdeki deliği keşfetmek için savaştıklarını gösteriyor.

- Dedektif Benoit Blanc'ın filmde ilk görüldüğü yer, Teğmen Elliot aile üyelerini soruştururken arkasında piyano çaldığı sahnedir. Burada dedektif, Elliot karakteri konuşurken piyano tuşlarına basar. Aslında buradaki nota anlamsız değildir; Teğmen Elliot'a (Eve Ne Zaman Vardınız?) sorusunu yöneltmesi için sinyal gönderiyordur.




- Harlan'ın masasındaki Beyzbol Topu, bir sahnede camdan dışarı atılır. Daha sonra top karakterden karaktere geçmeye devam eder. Beyzbol sporu, top elden ele geçtiği sürece devam eden bir oyundur. Aynı şekilde filmde de beyzbol topu masaya döndüğünde gizemin çözüldüğü ve cinayet dosyasının kapandığını sembolize ediyor. Bu top aynı zamanda Harlan karakterinin oyun sevgisinin de bir sembolü.

- Yönetmen Rian Johnson, Daniel Craig'in canlandırdığı karakteri 'Amerikan Poirot' olarak nitelendiriyor.


- Harlan Thrombey karakterinin adı Amerikalı gizem yazarı Harlan Coben'e bir atıf.


Knives Out, gizem ve polisiye severler için kaçırılmaması gereken bir yapım. Gerilimi hiç düşmeyen temposuyla izleyiciyi hiç sıkmadan etkisi altına alıyor. Dedektif öykülerini seviyorsanız bu film tam size göre. 


İyi Seyirler Dilerim
EFE TEKSOY


7 Ocak 2020 Salı

BİR AMERİKAN RÜYASININ ÇÖKÜŞÜ: JUDY



77. Altın Küre Ödülleri’nde Drama Dalında En iyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü kazanan Oscar Ödüllü oyuncu Renée Zellweger’in Judy filmi vizyondaki yerini aldı. Judy, 1939 yapımı Oz Büyücüsü (The Wizard of Oz) filminin Dorothy'si olan efsanevi Hollywood oyuncusu Judy Garland'ın kariyerindeki iniş ve çıkışları merkezine alan bir yapım. 1930 ve 1940'ların Hollywood'unda yetiştirilen yıldızların ne kadar yıpratıcı bir sürece katlanmak zorunda kaldıklarını gösteriyor. Gördüğü psikolojik baskının yanı sıra, küçük yaşta atıldığı film sektöründe Judy Garland'a, gündüzleri enerjik olsun diye amfetamin, kilo almasın diye ayrıca haplar ve geceleri rahat uyusun diye uyku ilaçları veriliyordu. Bu da onu genç yaşta uyuşturucu bağımlısı haline getirdi. 




YÜKSELİŞ, ALÇALIŞ, BİTİK VE YİTİK BİR KADIN

Judy Garland'ın, geçmişinde şöhret uğruna ödediği bu ağır bedelin Oz Büyücüsü filminden tam 30 yıl sonra yetişkinlik döneminde halen sıkıntısını çektiğini görüyoruz. Erken yaştaki (47) ölümüne rağmen 3 çocuk sahibi olmuş ve 5 evlilik geçirmiş. Hayatının ikinci baharında Amerika'dan İngiltere'ye geçen Judy, burada sahnelere atılarak şarkıcılık kariyerine odaklanıyor. Film süresince çocuklarını da yanına alıp mutlu bir yaşam sürme hayaliyle yaşayan Garland'ın, geçmişinden gelen bozuk yaşam tarzının peşini bırakmadığını görüyoruz.







KAMERA ARKASI

- Judy Garland'ın öldüğü yıl olan 1969'da, Renée Zellweger ABD, Teksas’ta doğdu.


- Filmin makyaj sanatçısı Jeremy Woodhead, Judy Garland'ın profiline benzemesi için Renée Zellweger'in burnunu protezle uzatmak zorunda kaldı. Ayrıca kontakt lensler ve Judy Garland'ın ikonik saç modeline benzeyen peruk  kullanıldı.


- Judy filmi, Peter Quilter'in 'End of The Rainbow' adlı müzikal dramasından uyarlandı.







DRAM YÜKLÜ BİR YAŞAM

Yönetmen koltuğunda Rupert Goold'un oturduğu filmin senaristi Tom Edge. Oyuncuları arasında; Renée Zellweger,  Jessie Buckley, Finn Wittrock, Rufus Sewell ve Michael Gambon var. Film Judy Garland'ın zorlu hayatını ve 1930-1940'lı yıllarda Hollywood'ta gördüğü aşırı sert muameleyi ele alıyor. Müzikleriyle izleyiciyi etkisi altına alan yapımda Oscar Ödüllü Renée Zellweger, neredeyse filmi tek başına alıp götürüyor. Öyle ki; zamanın nasıl akıp geçtiğini anlamıyorsunuz. Biyografi filmlerini seviyorsanız Judy filmi tam size göre.


İyi Seyirler Dilerim


EFE TEKSOY



3 Ocak 2020 Cuma

CANAVAR AVCISI: 'THE WITCHER' (1. SEZON İNCELEMESİ)





Son dönemde online tv platformu pazarında şirketlerin adeta izlenme savaşı verdiğine tanık oluyoruz. Bu yarışta; Apple TV'yi 'See' adlı distopik dizisi, HBO'nun kült çizgi roman uyarlaması 'Watchmen' ve fantastik kitap uyarlaması 'His Dark Materials' gibi güçlü yapımlarla görüyoruz.




Bu güç yarışında geri kalmayan Netflix ise Polonyalı yazar Andrej Sapkowski'nin kitap serisinden uyarlanan yeni fantezi sagası 'The Witcher'ı platformunda gösterime sokarak yerini güçlü bir şekilde aldı. Öyle ki; 'The Witcher' dizisi, Netflix'in bugüne kadar ki en çok izlenen yapımlarından birisi olma özelliğini taşıyor. Rakamsal olarak baktığımızda 22-27 Aralık arasında (Amerika içi) yapılan ölçümlerde 127 milyon izlenme sayısına ulaşmış durumda. En yakın rakibi ('Disney Plus' platformunun) The Mandalorian dizisi ise 115 milyon izleyiciyi gördü. Bu da gösteriyor ki; 2020 yılı yapım şirketleri arasında çok çekişmeli geçecek.




'The Witcher' Konusu:

Rivialı Geralt (Henry Cavill) kiralık bir canavar avcısıdır. İnsanlar, cüceler, elfler ve büyücülerin bir arada yaşadığı diyarlarda kendi yolunu çizmeyi amaçlamaktadır. Kader onu büyücü Yennefer (Anya Chalotra) ve Ciri (Freya Allan) adlı gizemli bir prensesle bir araya getirir. Ancak farklı türler arasındaki barış bozulmanın eşiğindedir.






The Witcher'daki (Doğrusal Olmayan) Anlatım

Dizinin yapımcısı Lauren Schmidt Hissrich, yaptığı açıklamalarda; The Witcher'ın kronolojik olmayan iç içe geçmiş bir şekilde anlatılan hikayesini Christopher Nolan'ın Dunkirk filminden ilham aldığını aktardı. Bu şekilde hikayeyi keşfetmenin daha eğlenceli olacağını düşünen Hissrich'in diziye farklı bir renk kattıklarını düşünüyorum. İlk bölümlerde The Witcher evreninin tanıtıldığı dizide iç içe geçen hikaye sebebiyle karakterlerin keşfedilmesi işi izleyici için biraz yorucu bir süreç oluyor. Öncesinde kitap serisini ve oyununu oynayanlar bu anlamda daha kolay adapte olabiliyor. Fransız filozof Paul Ricoeur, zaman fenomenolojisini işlediği başyapıtı 'Zaman ve Anlatı' eserindeki Mimesis II şemasında olay örgüsünün ve anlatının kurgulandığı dünyayı işler. Bunu The Witcher dünyasının tanıtıldığı ilk sezonda görebiliyoruz.





Mit ve Destan

Kadim geçmişin derinliklerine sürüklendiğimiz dizide bir yandan fantastik bir evrende yolculuk ederken diğer yandan destanlar ve mitlere dair onlarca göndermeyle karşılaşıyoruz.
Mit'ler üzerine çalışan Fransız Antropolog Claude Levi-Strauss 1955 yılında 'Mitin Yapısal Çözümlemesi' adlı yazısında; Mitolojide topraktan çıkan insanların ilk zamanlarda yürümeyi pek başaramadıklarını ve zorlandıklarını aktarır. Bunu 'The Witcher'daki farklı türlerin yürüyüş stilinde de görebiliyoruz. 





Aynı şekilde Mitoloji ve destan alanlarında verdiği eserlerle alanındaki yaratıcılığını kanıtlayan Fransız filolog Georges Dumezil, College de France'ta verdiği derslerde Hint Avrupa toplumlarının ortak noktalarını dinsel yaşam, askerlik ve üretim uğraşları olarak "üç işlevli" bir ideolojik çatı altında topladı. Bu üç işlevli çatının askerlik ve üretim kısımlarına The Witcher dizisinde de görsel olarak tanık oluyoruz. Bu da bize gösteriyor ki The Witcher, yeni nesil aksiyon ve macera dizilerinde zirveye oynamasının yanı sıra güçlü bir destansı/mitsel bir alt yapıya da sahip.




Kahramanın Yolculuğu

Dizinin yaratıcısı Lauren Schmidt, başta projeden sorumlu olmayı reddediyordu çünkü kitabı okuduğunda; fantezi edebiyatı konusunda deneyimli olmadığı için doğru kişi olmadığını düşünüyordu. Ancak kitabı tekrar okuduğunda şunu fark ediyor: Öyküdeki fantastik unsurlar çıkartılırsa ortaya 3 ana karakterden oluşan bir aile hikayesi ortaya çıkıyor. Öykünün temelini oluşturan ana karakterleri 'The Witcher'ın logosunda da görebiliyoruz. Geralt'ı temsil eden kurt, Ciri karakterini temsil eden kırlangıç ve Yennefer'i sembolize eden yıldız (obsidyen).





Diziden önce oyun serisi olarak hayranlarının karşısına çıkan The Witcher, dizi olarakta artık Netflix paltformunun güçlü yapımları arasında yerini aldı. Kahramanın yolculuğunu destansı bir anlatımla işleyen The Witcher dizisi, fantastik tür seven izleyicileri masallar diyarına yolculuk edecekleri bir evrene doğru yolculuğa çıkartıyor.

İyi Seyirler Dilerim


EFE TEKSOY