25 Mayıs 2020 Pazartesi

SANAL GERÇEKLİK GELECEKTE İNSANIN KADERİ Mİ: UPLOAD (1. SEZON İNCELEMESİ)






Sanal gerçeklik kavramının hayatımızdaki yeri ve önemi gün geçtikçe daha da sağlamlaşıyor. Bu kavram; alış verişten, insan sağlığına ve hatta ölümsüzlük mitosuna kadar hayal gücüyle doğru ortantılı olarak artıyor ve gelişiyor. 'Amazon Prime' şirketinin 'Upload' adlı dizisi ise yakın gelecekte (2033 yılında) insanlığı beklediği iddia edilen bir yapay zeka projesini anlatıyor. İnsan hayatı nihai sona ermeden, kişinin bilinci sanal gerçeklik ortamında kurulan cennet vari ütopik bir dünyaya aktarılıyor. Burada aktarılan bilinç sayesinde insanoğlu bir nevi ölümsüzlüğe ulaşıyor. Başka bir deyişle izleyiciye öteki dünya kavramının simulasyon hali sunuluyor. Hiciv/mizah ağırlıkta ilerleyen dizi aynı zamanda işlediği konu bakımından da alttan alta düşündürüyor. Romantik Çağın en büyük şairlerinden İngiliz yazar William Blake aynı zamanda mistik bir vizyonerdi de, 'Cennet ile Cehennemin Evliliği' adlı şiir kitabında "Bugün İspatlanmış olan bir zamanlar hayal edilmişti sadece." der. Blake'in hayal gücü ve gerçeklik üzerine sözlerinin diziye ne kadar uygun olduğunu izlediğinizde anlayacaksınız.





UPLOAD KONUSU:

Yakışıklı ve hayat dolu bir genç olan Nathan geçirdiği bir trafik kazası sonucunda ağır yaralanır. Sevgilisi Ingrid, Nathan'ın ölmeden önce Upload adlı sanal gerçeklik hizmeti veren şirketin sunduğu hizmetten yararlanarak sanal bir dünyada yaşamına devam etmesine ikna eder ve Lakeview adlı dijital bir ahiret'e gönderir. Ancak Nathan beklediğinden çok farklı bir dünyayla karşılaşacaktır. 

'The Office' ve 'Parks and Recreation' adlı dizilerin yazarı olan Greg Daniels'in yaratıcısı olduğu Upload dizisinin oyuncuları arasında; Robbie Amell, Andy Allo, Zainab Johnson, Kevin Bigley, Allegra Edwards, Owen Daniels ve Andrea Rosen adlı isimler yer alıyor.





HİPERGERÇEKLİK VE SİMÜLASYON EVRENİ

Fransız filozof Jean Baudrillard; postmodernizm, postyapısalcı felsefe çalışmaları ve ortaya koyduğu 'Simülasyon' kuramıyla 20. yüzyılın en büyük düşünürlerinden birisi olarak anılır. 1981'de yayınlanan postmodernizm felsefe kitabı 'Simülakrlar ve Simülasyon'da; "Bir köken ya da bir gerçeklikten yoksun gerçeğin modeller aracılığıyla türetilmesine hipergerçek yani simülasyon denilmektedir." diyerek gerçeğin yerini alan Simülasyon/hipergerçeklik kavramını tanımlar. Baudrillard'ın kuramında bahsettiği gerçekliğin ortadan kalkarak yerine görüntülerden meydana gelen bir evrenin oluştuğu bu simülasyon evrenini biz dizide sanal gerçeklik hizmeti veren şirket 'Upload' olarak görüyoruz. Dizideki Nathan karakterinin içerisine girdiği Upload evreni, dünyada gerçekleşen ve insanların deneyimledikleri her tür olayın bir tür sanal gerçeklikteki veya soyut evrendeki kopyası olarak karşımıza çıkıyor. Nathan bilincinin aktarıldığı Upload dünyasına girdiğinde gerçek dünya ile iletişime geçebilmektedir ancak bir şeylerin yapay ve gerçekliği taklit edemeyeceğinin farkına varır. Her ne kadar gerçek gibi görünse de Upload evreni sonuçta göstergelerden oluştuğundan kusurlara sahiptir ve gerçek dünyanın bir kopyasıdır. Jean Baudrillard'ın 2004 yılında yayınlanan 'Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği' adlı kitabında "Dünyada olmadan bilinç diye bir şey düşünülemeyeceği gibi bilinç olmadan dünya diye bir yer de düşünebilmek mümkün değildir."der. Baudrillard'ın bu sözlerinde gerçek dünya ve sanal Upload dünyası arasında  kalan Nathan'ın bilincinin kararsızlığının sebebini anlıyoruz. 






VAROLUŞ SORUNSALI

Nathan karakteri Upload evrenine girdiğinde bir yerde kendisini sorgular ve amaç arayışına girer. Upload dünyası dünyada parası olan zengin akrabaları tanıdıkları olan kişilere sanal dünyada lüks bir hayat sunduğu gibi, kimsesiz ve yoksullara da ayda 2 GB (Gigabayt) gibi düşük bir veri kullanımı sunarak düşük hizmet politikası yürütür. Burada da yine alt üst ilişkisi kavramlarının altı çizildiğini görüyoruz. Nathan, 2 GB'lıklar diye bilinen yoksullara yardım etmeyi amaç edinir ve onlara yardım etmeye çabalar. Fransız Aydınlanması'nın en büyük filozoflarından sayılan Jean Jeaq Rousseau, 1778'de yayınlanan 'Yalnız Gezerin Hayalleri' adlı edebi felsefe yapıtındaki 'Birinci Gezinti' bölümünde; "Niçin geldim dünyaya? diye soruyordum kendi kendime. Yaşamak için yaratılmıştım, yaşamadan ölüyorum." diyerek felsefi sorgulamalar yapar ve amaç arayışına düşer. Tıpkı Nathan'ın dizide yaptığı gibi. Nathan'ın giriştiği bu iyilik mücadelesi ve anlam arayışının sebebi bir başka filozofta daha görülüyor. Alman felsefesinin kurucularından Aydınlanma'nın büyük düşünürü Immanuel Kant, ölümünden sonra 1877'de okuyuculara ulaşan 'Öteki Dünyaya Yolculuğumun Sahici Hikayesi'nde; "Elimde öyle bir şey var ki, bütün teorilerden daha değerli, o da dünyada yegane değere sahip olan iyi niyet."der. Kant'ın öteki dünyadan yazıldığı izlenimi yarattığı felsefe kitabında en büyük yegane değere sahip şeyin iyi niyet olduğunu belirtir. Bu değere dizide sanal gerçeklik olarak yaratılan öteki dünyaya giden Nathan'ın da ulaştığını görüyoruz. Modern felsefenin babası olarak anılan René Descartes, felsefe tarihinin en önemli metinlerinden birisi olan 1637 yılında yayınlanan 'Yöntem Üzerine Konuşma' kitabında varoluş üzerine önemli felsefi düşüncelerini belirtir; "Ben bütün doğası ya da özü düşünmekten ibaret olan ve varolmak için ne bir mekana varolmak için ne bir mekana ihtiyaç duyan ne de herhangi maddi bir şeye ya da bedene bağlı olan bir şeyim, yani bir tözüm."der. Upload'taki Nathan'ın kişiliğinden ve öz değerlerinden ödün vererek 2 GB'lıkların bölümüne geçtiğinde varolmak ve saygı görmek için maddi değerlere ihtiyacı olmadığını görüyoruz tıpkı Descartes'ın sözlerinde derinlemesine açıkladığı gibi.






GLOBAL KÖY

insanları sanal gerçeklik ortamında bir araya getiren simülasyon evreni Upload, aslında bir nevi insanların etrafını sarıp sarmalayan görsel uzamdan oluşan bir ağ sistemi sunuyor. Medya gurusu olarak anılan Kanadalı iletişim kuramcısı Marshall McLuhan, 1960'lı yıllarda ortaya koyduğu 'Global Köy' kavramında; elektronik ortamın ve iletişimin yoğun bir şekilde kullanılmasıyla yaygınlaşacağı ve bunun sonucunda dünyanın global yani küresel bir köye dönüşeceğini öne sürmüştü. 1967'de 'Yaradanımız Medya' olarak çevrilen 'Medium is the Message' kitabında McLuhan, "Yeni kitle kültürünün bir özelliği, herkesin herkesle bağlantılandığı, ilgilendiği, kimsenin artık kişiye özgü bir suçluluğu düşünemediği total bir bağlantılanma dünyası bu artık." sözleriyle aslında bu durumun gelecekte insan hayatını daha da egemenliği altına alacağını ön görmüştü. Tıpkı dizide Ingrid'in sevgilisi Nathan'ı Upload evrenine yükleyerek onu bir nevi egemenliği altına alması gibi.






CENNET SENDROMU

Global birliktelik ve bir aradalık kavramlarına Dünya düşün tarihine damga vuran 'Frankfurt Okulu Düşünürleri'nde de rastlıyoruz.  Alman düşünür, toplumbilimci Max Horkheimer ve Alman felsefeci Theodor W. Adorno'nun yazdığı yirminci yüzyılın en önemli felsefi başyapıtlarından birisi 1944'te yayınlanan 'Aydınlanmanın Diyalektiği'nde, aydınlanma kavramı için; "Parmenides'ten Russel'a ortak parola birliktir." diye belirtir. Upload dizisinde insanların McLuhan'ın kuramında belirttiği gibi aslında Global bir köyde yaşadığını görüyoruz. Amerikan filmlerinden aşina olduğumuz Cennet Sendromu; ilk olarak Amerikan bilim kurgu dizisi Uzay Yolu'nun (Star Trek) 1968'deki 3.sezonun 3.bölümünde 'The Paradise Sendrome' adıyla işlendi. Cennet Sendromu kavramını açacak olursak; her şeye sahip olmanın ve istediği her şeyi yapabilmenin getirdiği yoğun sıkıntı durumunu ve sendromu ifade ediyor. Upload'ta Nathan'ın da bu sendroma yakalandığı bütün olanaklara rağmen memnun olmamasından dolayı belli oluyor. Modern teknolojiler, dijital devrimler ve komünikasyon devrimi üzerine çalışmalarıyla bilinen Amerikalı yazar ve fütürist Alvin Toffler, gelecekte insanların seçenek yokluğundan ziyade aşırı derecedeki seçenek fazlalığından dolayı zor durumda kalacağı öngörüsünde bulunmuştu. Aynı Upload'taki Nathan karakterine olduğu gibi.





Upload dizisi kaliteli bilim kurgu-komedi türüne hasret kalanların kaçırmaması gereken türde bir yapım. İçerisinde verdiği mizahla karışık  düşündürücü mesajlar ve ayrıca izleyiciye sunduğu görsel şölen, Upload'ı rakiplerinden fazlasıyla ayırıyor. Upload'ta insanlarla yaşayan hayvanlar ayrıca kullanılan renk paleti ve görseller göz önüne alındığında bir nevi Hollandalı ressam Hieronymus Bosch'un 1503 ve 1504 yılları arasında yaptığı cennet, cehennem ve yaratılış konularını içeren muhteşem tablosu 'Dünyevi Zevkler Bahçesi'ni anımsatıyor. Bir başka ayrıntı ise Chloe Coleman'ın canlandırdığı Nevaeh karakterinin tersten okuduğunuzda 'Heaven' yani 'Cennet' kelimesi karşınıza çıkıyor. Dizideki en saf, düzgün ve kötülük barındırmayan  karakter olması bunun sebebini açıklıyor.
İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY

19 Mayıs 2020 Salı

BİR FÜTÜRİSTİK GERİLİM YAPIMI: DEVS (1. SEZON İNCELEMESİ)





DEVS günümüz bilim kurgu yapımlarına felsefi bir dokunuşla yaklaşan türde bir dizi. Development (Gelişme, geliştirme) ya da filmdeki Forest karakterinin dediği gibi DEUS (Yunan mitolojisindeki Zeus'un Latince karşılığı) gibi farklı anlamlar içeriyor. 2014 yapımı Ex Machina ve 2018 Annihilation filmlerinin yazar ve yönetmeni olan Alex Garland bu defa karşımıza varoluşsal soruları irdelediği bir bilim kurguyla çıkıyor. Garland, Devs'te yapay zekanın gelecekte ne kadar büyük oranda insan hayatına etki edeceğini gösteriyor. Geleceği ve geçmişi (yapay zeka aracılığıyla gelecekte) görsel olarak görüp bilmemizin getireceği sorunsalları işliyor. Bu durumun getireceği özgür iradenin varlığı tartışmasını Determinizm kavramı üzerinden ortaya atıyor. Dizide; atomaltı seviyedeki parçacıkların davranışlarını inceleyen bir bilim dalı olan Kuantum Mekaniği'ne (dalga mekaniği) de çokça yer veriliyor. O yüzden diziye başlamadan önce bu terimlere bir göz atmanız size faydalı olacaktır.




DEVS KONUSU:
Forest adlı girişimci tarafından yönetilen Amaya, silikon vadisi vari bir yerde kurulu olan bir Kuantum bilgi işlem şirketidir. Bilgisayar mühendisi olarak çalışan Sergei, Amaya'da terfi alır. Şirketin Devs adlı gizli bir departmanına girmekle yetkilendirilen sayılı araştırmacıdan birisi olan Sergei, işteki ilk gününde gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Sevgilisi Lily Chan, bu olayın aslında görünenden daha derinlere giden bir hadise olduğunun farkına varır ve peşini bırakmamaya kararlıdır.
Alex Garland tarafından yazılıp yönetilen filmin oyuncuları arasında; Sonoya Mizuno, Nick Offerman, Jin Ha, Cailee Spaeny, Stephen McKinley Henderson, Alison Pill gibi isimler yer alıyor.







YAPAY ZEKANIN YÜKSELİŞİ

Steve Jobs ya da Elon Musk vari bir girişimci olan Forest, yarattığı Devs projesi sayesinde Kuantum mekaniğini kullanarak geleceği ve geçmişi görsele dökebilmeyi başarır. Bu durum ise özgür irade ya da kaderin varlığı sorusunu tartışmaya açar. Amerikalı bilim kurgu yazarı Philip K. Dick'in kısa öyküsünden Steven Spielberg tarafından beyazperdeye uyarlanan 2002 yapımı Azınlık Raporu (Minority Report) filminde, dedektif John Anderton karakteri teknolojinin yardımıyla cinayetleri daha işlenmeden müdahale etmekte ve durdurmaktaydı. Tıpkı Devs'te olduğu gibi, teknolojinin yardımıyla olaylara daha gerçekleşmeden müdahale edip etmeme olasılığı burada farklı bir şekilde işlenmişti. Alex Garland, Philip K. Dick'in işlediği bu konuyu, 1999 yapımı bilim kurgu filmi The Matrix'teki kader ve özgür irade kavramları ile birleştirerek önümüze sürüyor. 






BÜYÜME SİLSİLESİ

Forest karakteri geçmişte yeniliklerin çok uzun zaman aralıklarıyla geliştiğini söyler. Günümüzdeyse her saat hatta her dakika dünyada bir yenilik teknolojik bir gelişim olduğunu vurgular. Bu sözleri bana Oxford Üniversitesi, Future of Humanity Institute'de Profesör olan İsveçli filozof Nick Bostrom'u anımsattı. Bostrom'un 'Süper Zeka: Yapay Zeka Uygulamaları, Tehlikeler Ve Stratejiler' adlı kitabında; "Tarih en geniş ölçekte, belirgin bir büyüme silsilesi sergiler ve bu dizideki her bir tarz sanki öncekinden daha hızlı gerçekleşir"der. Bostrom'un sözlerinin Devs'teki Forest'ın diyaloglarını doğrular nitelikte olduğunu görüyoruz.




KAMERA ARKASI

-Filmdeki şirketin ismi Amaya, aslında Alex Garland'ın 2018 yılındaki Annihilation filmine bir atıf. Annihilation'da askerler tarafından işgal edilen ve filmdeki kadın karakterler tarafından keşfedilen kaleye 'Fort Amaya' deniliyordu.

- Filmdeki Lyndon karakteri genç bir erkek. Ancak cast departmanı genç bir çocuk karakter gibi davranması 1997 doğumlu bir kadın olan Cailee Spaeny'i uygun görmüş.
- Ana karakter Lily'nin ismi Lilith efsanesine bir göndermedir. Lilith, Hristiyanlık ve Musevilik inancında ve ayrıca mitlerde geçen Adem'in ilk eşi iddiasını doğrulamak için kullanılmıştır.



Felsefi diyalogları ve varoluşsal felsefe üzerine sürdürdüğü tartışmalarıyla Devs, sizi adeta koltuğunuza yapıştıracak. Ancak ağır işleyen bir yapım olduğunu söylemekte fayda var zira sabırsızsanız etkisi altına girmekte zorlanabilirsiniz. Bilim kurgu yapımı olmasının yanı sıra gizemli cinayetler ve kriminal olaylara girmesiyle farklı türlerde ilerleyen bir yapım. Devs, son yıllarda çekilen kaliteli felsefi yapımlar arasında yerini alan güzel bir örnek.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY

17 Mayıs 2020 Pazar

KURUCU (THE FOUNDER)




52 yaşına kadar sıradan bir hayat sürmüş adamın azim ve kararlılıkla dünyanın en zengin insanları arasına girmesini anlatıyor. Film izleyiciye her yaşta başarıya ulaşabileceği mesajını veriyor. Günümüzde hemen hemen her cadde ve AVM’de görebileceğimiz McDonald’s restoranlarının bu kadar nasıl yaygınlaştığı herkesin merak ettiği bir sorudur. Özellikle McDonald’s ambleminde bulunan sarı (M) halkalarının hikâyesini dinlemek ve ne ifade ettiğini öğrenmek istiyorsanız bu film tam size göre. Ray Kroc’un gerçek hayatını konu alan yapımın bütçesi 7 milyon dolar.






MCDONALD’S

1954 yılında milkshake makineleri pazarlayan gezgin satıcı Ray Kroc (Michael Keaton)  ve karısı Ehtel (Laura Dern) ile mutlu ve orta halli bir hayat sürmektedir. Bir gün ABD-Güney Kaliforniya’da bulunan restorandan sipariş alır. Teslimat yapmaya gittiğinde Mac ve Dick McDonald adlı iki kardeşin kurduğu restoranla karşılaşır. Bu restoran o zamana kadar hiç görülmemiş bir teknik ve servis hızıyla sunum yapan McDonalds’tır. Çalışma düzeninden etkilenen Ray, kardeşlere bu restoranı büyütmeyi teklif eder. Ancak McDonald’lar bunu daha önce denemiş ve başarısız olduklarından bu teklife başta sıcak bakmazlar. Ama Ray’in ikna edici ısrarları artınca restoran zinciri oluşturmasına izin verirler. Ray, önceleri zorluklarla karşılaşsa da işleri büyütür. Bu büyüme kardeşlerle arasında bir takım sorunlara yol açar. Fakat Ray’in durmaya hiç niyeti yoktur.







KAMERA ARKASI 

-Ray Kroc rolü ilk olarak Tom Hanks’e teklif edilmişti. Ama Hanks rolü geri çevirdi.

-Yapım ekibinin istediği yerlerde mevcut McDonald’s restoranları bulunmamaktaydı. Filmde görülen 

-McDonald’s restoranları boş olan park alanlarına sıfırdan inşa edildi.
-Michael Keaton, gerçek hayatta yaşamış olan Ray Kroc’un piyano çalmayı sevdiğini öğrendikten sonra filmin hazırlık aşamasında piyano dersleri aldı.
-Filmin çekimleri 22 günde tamamlandı.







BONKÖR MICHAEL KEATON

Film çekimlerinin yorucu geçtiği bir günün sonunda cömert olarak bilinen Michael Keaton bir sürpriz yaptı. Yorulmuş olan tüm çalışma arkadaşları için 2 dondurma kamyonu kiralayarak dondurma ikram etti.
Michael Keaton, rolüne hazırlanabilmesi için filmin yapımcı ve yönetmeni Ray Kroc hakkında çok sayıda röportaj ve video görüntüsü verdiler.


İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY

12 Mayıs 2020 Salı

AMERİKAN TARİHİNİN EN BÜYÜK EĞİTİM SKANDALI ' KÖTÜ EĞİTİM (BAD EDUCATİON)'






Dünya prömiyerini 44. Toronto Film Festivali'nde gerçekleştiren film, Mike Makowsky tarafından Robert Kolker'in 2004'te New York Magazine'de yayınlanan makalesi 'The Bad Superintenent'dan senaryoya dönüştürüldü ve yönetmen Cory Finley tarafından filme uyarlandı. New York eyaleti, Long Island'da bulunan meşhur Amerikan Devlet Okulu bölgesi 'Roslyn Okul Bölgesi'nde gerçekleşen 11 milyon dolarlık gibi büyük meblağdaki bir hırsızlığı konu alan Bad Education, Amerikan tarihinin en büyük eğitim skandalını merkezine alıyor. Başrollerini usta aktör Hugh Jackman ve 'I Tonya' filmiyle 'En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscarı'nı kazanan Allison Janney paylaşıyor. Biyografi türündeki yapım ağır bir başlangıç yapmasına rağmen, olayların hafif mizahi bir şekilde kontrolden çıkmasıyla birlikte izleyiciyi etkisi altına alıyor.




KÖTÜ EĞİTİM (BAD EDUCATION) KONUSU:

Okul müfettişi olan Frank Tassone ve eğitimci Pam Gluckin, Roslyn Lisesi'ni yaptıkları katkılarla eyaletteki en iyi okullar listesinde en üst sıralara yükseltirler. Bir yandan da kimseye çaktırmadan ceplerini doldurmanın keyfini sürerler. Ancak kusursuz işleyen planları, okul gazetesinde editörlük yapan Rachel Bhargava'nın öğrenci işlerini karıştırmasıyla fazla uzun sürmeyecektir
Oyuncuları arasında; Hugh Jackman, Allison Janney, Geraldine Viswanathan, Ray Romano, Welker White ve Annaleigh Ashford gibi yıldız isimler yer alıyor.






NARSİSİZMİN KÖKENİ


Frank Tassone; bakımına fazlasıyla özen gösteren kusursuz takımlar giyen ve her daim cilt bakımını aksatmayan bir karaktere sahip. Frank'in bakımı ve kendine özen göstermesi, 2000 yılında vizyona giren 'Amerikan Sapığı (American Psycho)' filminde Christian Bale'in canlandırdığı 'Patrick Bateman' karakterinin titizliğini anımsatıyor. Ancak film ilerledikçe bunların sadece buz dağının görünen kısmı olduğunu aslında derinlerde büyük yolsuzluklar döndüğü görülüyor. Frank ve Pam paralar içerisinde keyif çatarken okulu sürükledikleri borç batağı onların gerçek yüzü. Filmde Frank'in kendisine aşırı değer vermesi ve kimseyi umursamadan lüks bir hayat yaşaması Narsistlik kavramının altını çiziyor. Sosyal eleştirmen ve Rochester Üniversitesi'nde tarih profesörlüğü yapmış olan Christopher Lasch, 1979'da yayınlanan Narsisizm Kültürü'nde (The Culture of Narcissism), 20. yüzyılda patolojik olarak Narsisizmin kökeninin neye dayandığı ve sonuçlarını irdeler. Kitapta, günümüz modern çağının en önemli özelliği olarak gördüğü narsisizmin merkezinde "arzudan muaf olma isteği"nin yer aldığını yazar. Profesör Lasch'in kitabında belirttiği görüşlerine filmde Frank karakteri üzerinden tanık oluyoruz. Frank, lüks bir hayata duyduğu istek ve arzusuyla doyuma ulaşmayıp bunu sürdürmeye devam ederek Narsistik türde bir yaşam biçimine çevirdiğine tanık oluyoruz.

Amerikan tarihinin en büyük skandallarından birisini konu alan Bad Education filminde Hugh Jackman ve Allison Janney muhteşem bir performans sergiliyor. Yapımını HBO Films şirketinin yaptığı  filmin yönetmen koltuğunda Cory Finley oturuyor. Bad Education, biyografi türündeki filmlere güzel ve görülmeye değer bir örnek.

İyi Seyirler Dilerim
EFE TEKSOY



2 Mayıs 2020 Cumartesi

ANİMASYON DÜNYASININ SEVİMLİ AJANLARI İŞ BAŞINDA (SPIES IN DISGUISE)





20th Century Fox yapım şirketi tarafından 100 milyon dolar bütçeyle çekilen Ajanlar İş Başında (Spies In Disguise) komedi ve maceranın bir arada olduğu eğlenceli bir animasyon. İzleyiciye sağladığı göz alıcı görsellerin yanı sıra Amerikalı besteci Theodore Shapiro'nun muhteşem müzikleriyle de tempoyu hiç düşürmüyor. Hikaye boyunca; dostluk ve arkadaşlığın öneminden, yardımlaşma ve dayanışmanın önemine kadar genç yaştaki izleyici kitlesi için onlarca mesaj veriyor. Bu özellikleri Ajanlar İş Başında'yı ebeveynlerin çocuklarıyla bir arada izleyebileceği aile animasyonu türündeki yapımlardan biri olmasını sağlıyor.




AJANLAR İŞ BAŞINDA KONUSU

Dünyadaki en yetenekli ve en popüler ajan olan Lance Sterling, yalnız çalışan bir yapıya sahiptir. Walter ise araştırma ve geliştirme departmanında ajanlar için sahada kullanacakları özel silahları icat eden bir mucittir. Alışıla gelmişin dışında farklı yöntemler kullanması kurumda yadırganmasına sebep olmaktadır. Olaylar yalnız çalışan Lance Sterling için beklenmedik bir hale girdiğinde, Lance hiç istemediği Walter'la çalışmak mecburiyetinde kalır. Fakat Walter, Lance'in umduğundan daha yeteneklidir.
Yönetmenliğini Nick Bruno, Troy Quane'nın yaptığı animasyonun senaristi Cindy Davis, Brad Copeland ve Lloyd Taylor.





METAMORFOZ

Casus Lance Sterling karakteri, filmde Walter'ın ürettiği gizli formülü bilmeden içerek güvercine dönüşmesine neden olur. Ancak bu dönüşüm Lance'in sadece fiziksel olarak değil aynı zamanda mental ve zihinsel olarakta bir dönüşüm geçirmesine neden olur. 20. yüzyıl edebiyatında bir dönüm noktası sayılan Praglı yazar Franz Kafka, Dönüşüm (The Metamorphosis) adlı kitabında bir sabah böcek olarak uyanan Gregor Samsa'nın başına gelenleri işler. Samsa'nın gerçeklerle yüzleşmesine neden olan bu dönüşüm, fiziksel olduğu kadar zihinseldir de. Tıpkı Ajanlar İş Başında filminde Lance Sterling'in yaşadığı dönüşüm gibi. Latin edebiyatının en büyük üç şairinden birisi kabul edilen Publius Ovidius Naso (Ovide), Dönüşümler (The Metamorphoses) adlı eserinde Yunan mitolojisindeki Düşler Tanrısı olarak anılan Morpheus'u işler. Ovidius kitabında kanatları olan bir tanrı olarak anlatır. 1999 yapımı The Matrix adlı bilim kurgu filminde Morpheus karakteri Neo adlı karakterini rüyadan uyandırıp gerçeklik dünyasına girmesini ve gerçeği görmesini sağlıyordu. Animasyona dönecek olursak Lance Sterling karakteri dönüşümü sonrasında güvercine döner ve kanatlarını kullanamaz. Ancak asıl dostunun Walter olduğu gerçeğini kabullendiğinde kanatlarını kullanabilir hale gelir ve bu durum aynı zamanda bir rüyadan uyanıp gerçekliğe döndüğünü de sembolize eder. 





KAMERA ARKASI


- Ajanlar İş Başında (Spies in Disguise) filmi Lucas Martell'in kısa animasyon filmi 'Pigeon: Impossible'dan esinlenildi.

- Seslendirme kadrosunda Will Smith, Tom Holland ve Ben Mendelsohn yer alıyor.

- Lance'in Kimura karakterinin peşinden gittiği oteller, 'Blue Bay Hotel' ve 'Resort Grand Esmeralda' gerçekten Meksika'nın Playa del Carmen' şehrinde bulunmaktadır.

- Ajan Lance Sterling karakterinin vücudunda bulunan; ABD dövmesi, göğsünün sol tarafında (kalbinin üzerinde) bulunan deniz piyadelerine ait kartal-küre-çapa ve son olarak denizcilerin ortak yüksek-soluk saç kesimi karakterin 'Deniz Veteran'ı olduğunu göstermektedir.

- Animasyonun ana karakter isimleri Walter ve Lance, Ağaçkakan Woody (Woody Woodpecker) isimli çizgi dizinin 1994'te hayatını kaybeden yaratıcısı Walter Lance'e bir saygı duruşudur.







Aile animasyonu türündeki yapımlara çok güzel bir örnek olan Ajanlar İş Başında, ailecek keyifle izleyeceğiniz bir yapım. Macera, aksiyon ve komedinin iç içe geçtiği filmi izlerken inanılmaz keyif alacaksınız.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY