7 Ekim 2020 Çarşamba

BİR MODERN PROMETHEUS ANLATISI: LITTLE JOE

 


VAROLUŞUN SİMBİYOTİK NESNESİ

Avusturyalı sinemacı Jessica Hausner'in yönetmen koltuğunda oturduğu Little Joe, özellikle bilim kurgu ve korku temalarından hoşlananların beğenerek izleyeceği türde bir yapım. Ayrıca filmin başrolünü üstlenen Emily Beecham, 72. Cannes Film Festivali'nde Little Joe'daki muhteşem performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü de kucakladı. İngiliz yazar Mary Shelley'nin Frankenstein ya da Modern Prometheus adlı dehşet romanından ilham alınan Little Joe filminde; Alice karakteri, seyirciyi insanlığa sonsuz mutluluk bahşedeceği mitosuyla korkunç bir kabus evrenine sokuyor. Filmde genetik bilimi ve gelişen yüksek teknolojiden yararlanılarak bir nevi yeryüzünde cennet kurma sorunsalı işleniyor. Gizem ve gerilim unsurlarının iç içe geçtiği filmin konusu kısaca şu şekilde; Genç botanikçi Alice, kokusuyla sahibini mutlu edecek Little Joe isimli kırmızı bir çiçek yaratır ve bilim dünyasında bir çığır açar. Ancak daha sonrasında işler kontrolden çıkar, çünkü Little Joe kontrollü bir şekilde azami kokuyu üretmesi için kısır olarak geliştirilmiştir. Doğal olmayan bu durum bitkinin reaksiyon geliştirmesine ve neslini idame ettirebilmek için yaşam mücadelesi vermesine neden olur. Sonsuz mutluluk verecek bir antidepresan bitki olarak üretilen Little Joe, artık insanların beyinlerini enfekte edip etkileyen patojenik bir virüs haline gelmiştir. 20. yüzyılın en büyük filozofları arasında yer alan, mistik düşünür ve toplum felsefecisi Simone Weil, düşüncelerini aktardığı başyapıtı Yerçekimi ve İnayet'te "Her şeye elverişli olan ebedidir." der. Filmdeki Little Joe adlı bitkinin de, hayatta kalmak için her şeye elverişli olduğunu ve elinden gelen tüm olanakları ebedi varoluşu için kullandığını film boyunca anlıyoruz.




SONSUZ MUTLULUK PATOLOJİSİ

Özel hayatında düzeni pek koruyamayan Alice karakterinin, konu iş hayatına gelince de aynı çarpıklığı yansıttığını görüyoruz. İnsanlara kokusuyla sonsuz mutluluk bahşeden Little Joe projesi, doğaya yapılan bu kimyasal/sentetik uygulamayla geri tepiyor ve bambaşka bir yapıya dönüşerek insanlığı tehdit eden bir kabus projesine dönüşüyor. 20. yüzyılın en büyük retorik sentezcisi ve filozoflarından olan Rumen yazar E. M. Cioran, 23 yaşında insomnia adlı uykusuzluk hastalığına tutulduğunda kendisini filozoflar mertebesine çıkartan 'Umutsuzluğun Doruklarında' eserini yazarak alanında bir çığır açar.  Cioran, kitabının Tarih ve Sonsuzluk adlı bölümünde; "Sonsuzluk meraklılarını harekete geçiren şey ölüm korkusudur."der. Filmdeki sonsuz mutluluk perspektifinden baktığımızda, aslında Alice karakterini harekete geçiren şeyin de bu güdü olduğunu anlıyoruz. Alice, eşinden boşanmış ve ergenlik çağındaki çocuğu Joe'yla birlikte yaşama ve hayata tutunma mücadelesi veren bir karakterdir aslında. 



BİTKİLER ALEMİNDE BİLİNÇ NEHRİ 

Avuturyalı sinemacı Jessica Hausner'in yönettiği filmde; kısır olarak üretilen Little Joe adlı bitkinin, soyunu devam ettirebilmek için insan ırkını kullanan akıllı bir organizma olduğunu görüyoruz. Simbiyoz vari bir ilişki türü benimseyen Little Joe, insanları kendisine bağımlı kılan bir strateji geliştiriyor ve insanlığın amacına hizmet etmesini hedefliyor. Dünyaca ünlü İngiliz Nöroloji Profesörü Oliver Sacks, Bilinç Nehri adlı kitabında; insan dışı yaşam formlarında bilincin devinimini, belleğin doğasını ve zihinsel hayatını inceler. Sacks kitabında Charles Darwin'in 1880'de yayımlanan Bitkilerde Hareketin Gücü (The Power of Movement in Plants) adlı kitabından alıntılar yapar. Darwin kitabında yer alan yulaf çimi deneyi sonucunda; çim yaprakları ve tendrillerin ucunda ışığa duyarlı göz gibi bir bölge olduğu sonucuna varır. Bu kökçüğün ucunun hareketleri yöneten beyin gibi davrandığını söylemenin abartı olmayacağını yazar kitabında. Oliver Sacks, Darwin'in kullandığı tekniklerin ne kadar basit olursa olsun gözlemlerinin kesin ve doğru olduğunu vurgular. Filmde de Little Joe bitkisinin (tıpkı Darwin'in sanısında olduğu gibi) ısıya, ışığa ve insanların varlığına karşı duyarlı olduğunu ayrıca çiçeklerini açarak bir tür bilinç örneği barındırdığını görüyoruz.


KASSANDRA SENDROMU

Bella karakteri filmde gerçekleşecek kötü olayları önceden gören ve fark eden yegane karakter. Ancak buna rağmen etrafındaki hiç kimseyi uyarılarına inandıramaması, onu adeta azaplar çukuruna sürüklüyor ve sonunu getiriyor. Aslında Bella karakteri üzerinden filmin alt metninde mitolojik bir anlatı yer alıyor. Yunan mitolojisinde Kassandra, Apollon ile yaptığı antlaşma sonucunda en büyük dileği olan geleceği görme yetisine kavuşur. Ancak Apollon'a verdiği sözü tutmaz ve Apollon onu lanetler. Lanetlenen Kassandra, geleceği görebilir ancak kimseyi buna inandıramaz. Tıpkı Little Joe filminde Bella karakterinin kimseyi inandıramayıp sanrı ve hezeyan girdaplarına kapılıp kendini kaybetmesi gibi. Ayrıca bu uslamlamadan yola çıkıp psikolojiye geçtiğimizde Kassandra Kompleksi terimi yer almaktadır. Geleceğe dair insanlara doğruyu söyleyip uyarmasına rağmen kimseyi inandıramama durumuna Kassandra Kompleksi adı verilir. Böylece Kassandra Kompleksi teriminin filmin temel izleklerinden birini oluşturduğunu görüyoruz. Benliğin karanlık çöllerinde gezinen Jessica Hausner'in abidevi filmi Little Joe, bilim kurgu severlerin kesinlikle kaçırmaması gereken bir başyapıt.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY


Kaynakça:

E. M. Cioran, Umutsuzluğun Doruklarında, çev. Orçun Türkay, İstanbul: Jaguar Kitap, 2019

Oliver Sacks, Bilinç Nehri, çev. Dürrin Tunç, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2019  

Simone Weil, Yerçekimi ve İnayet, çev. M. Mukadder Yakupoğlu, Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2019



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder