19 Ocak 2017 Perşembe

High-Rise - Gökdelen



Bilimkurgusal Distopya

Toronto Film Festivali” ve İKSV (İstanbul Kültür Sanat Vakfı) başta olmak üzere önemli festivallerde sırayla gösterimi yapılan “High Rise” İngiliz asıllı J.G. Ballard’ın 1975 basımlı aynı adlı romanından uyarlandı. Senaryosu Amy Jump’a ait olan filmin yönetmen koltuğunda İngiliz sinemasının dahi çocuğu Ben Wheatley oturuyor. Başrollerini Tom Hiddleston, Jeremy Irons, Sienna Miller ve Elisabeth Moss’un paylaştığı, kaotik görsellere sahip, kült olmaya aday olan film distopik bir modernizm eleştirisi. 



Asma Cennet

Robert Laing (Tom Hiddleston) adlı genç doktor “Gökdelen” adlı betonarme bir dünyaya yerleşir. Hem alt hem de elit tabakayı kaynaştıran Gökdelen adeta dikey bir şehirdir. Dış dünyadan izole edilmiş, içerisinde yaşayan bireylere hizmet için tasarlanmış geleceğin mimari ürünü bir yapay yaşam alanıdır. Yüzme havuzu, süper market, spor salonu vs. gibi gereksinimleri bulunduran bina her yaşta ve statüdeki bireye hitap eden yapıdadır. Binanın katları (zengin – fakir) sınıf ayrımı arasındaki çizgiyi belirleyen faktördür. Dr. Laing, bu faktöre daha fazla dayanamaz ve gökyüzünde kolonize edilmiş olan dünyadaki yerini zorda olsa bulmaya çabalar. Ancak doktorun ve gökdelen sakinlerinin kaynaşma çabası kapitalizmin egemen olduğu distopik bir dünyada etkisiz kalır ve iş kontrolden çıkar. Karl Marx’ın belirttiği üzere kendi sonunu hazırlar. Kaos ve post modern partiler eksenine kurulu olan film, yer altı edebiyatının sarsılmaz temalarına hizmet ediyor. Son derece kusursuz şekilde tasarlanan yapıyı insanların bir anda dikey bir hayvanat bahçesine çevirmesi izleyiciyi adeta koltuğa çiviliyor. “High Rise”, dev kondominyumlarda yaşamanın getirdiği zihinsel ve fiziksel baskıları konu alıyor.


Bilimkurgusal Distopya

James Graham Ballard” edebiyatta teknoloji tapınmacılığına karşı çıkan “Yeni Dalga” (New Wave) akımının en önemli temsilcilerindendir. “Asıl yabancı gezegen dünyamızdır” diyerek klasik bilim kurgunun aksine iç uzaylardaki maceraları incelemiştir. Hikâyelerini; “teknoloji”, “cinsel ilişki” ve “beden” temalarını iç içe geçirerek (işleyerek) içinden çıkılması olanaksız bir görünüme kavuşturur. Fransız Sosyolog Jean Baudrillard, J.G. Ballard’ın Teknolojiyle, cinselliği birbirine karıştırarak ölüm düşüncesine yol açtığından bahseder. Ayrıca kuramı olan “Simülakrlar ve Simülasyon” eserini anlatmak için örnek olarak Ballard’ın eserlerinden örnekler verir… 20.yüzyıl entelektüelliğinin simgesi dünyaca ünlü Amerikalı eleştirmen, kuramcı, Susan Sontag, Ballard’ı “Çağdaş edebiyatın en önemli ve parlak kalemlerinden biri.” olarak nitelendirir.

İyi Seyirler Dilerim

Efe TEKSOY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder