4 Nisan 2020 Cumartesi

DİKEY CEHENNEM HAPİSHANESİ: THE PLATFORM




Netflix'in İspanyol yapımı filmi 'The Platform (El Hoyo)', yayına girdiğinden beri tartışmaların merkezinde olan bir film. Dünya prömiyerini yaptığı 44. Toronto Film Festivali'nin 'Gece Yarısı Çılgınlığı' seçkisinde Halkın Seçimi Ödülünü kazandı. Ayrıca İspanya Akademisi tarafından verilen Goya Ödülleri'nde En İyi Özel Efekt Ödülü ve Barselona'da düzenlenen Gaudi Ödülleri 'En İyi Görsel Efekt Ödülü'nün de sahibi. Başta bilim kurgu ve gerilim filmi olarak giriş yapsa da aslında toplumsal mesajlara fazlasıyla ağırlık veren bir yapım. İnsan doğasını sorgulayan ve sorgulatan alt metinlere sahip. İzleyiciye görsel olarak karanlık ve kaotik bir atmosfer sunmasının yanı sıra toplumsal hiyerarşi ve sınıf mücadelesi konularını da derinlemesine işliyor. Ancak bu işleyiş süresince yönetmen kanlı ve vahşet dolu sahnelerden kaçınmamış. 



THE PLATFORM KONUSU

İkişer suçlunun kaldığı hücrelerden oluşan dikey bir yapıda, gardiyanların ve görevlilerin olmadığı bir hapishane düşünün. Ortadan geçen bir boşlukla birbirine bağlanan bu devasa blok, 333 kattan oluşuyor. Her gün en üst katta lüks bir restoranda hazırlanan yemekler platforma yerleştiriliyor ve platform her katta 2 dakika duracak şekilde asansör vari bir mekanizma sayesinde mahkumların karnını doyurması için sırayla dura dura aşağıya iniyor. Açgözlü insanlar yüzünden en alt kata gelinceye kadar tüm yemekler tükeniyor ve aşağı katta olanlar açlık savaşı vererek birbirini öldürmeye başlıyor. Fakat gönüllü olarak girenlerden birisi olan Goreng (Ivan Massagué) adlı karakter bu düzene dur demeye kararlı.
Oyuncuları arasında; Ivan Massagué, Zorion Eguileor, Antonia San Juan, Emilio Buale, Alexandra Masangkay ve Zihara Llana yer alıyor. Yönetmen Galder Gaztelu-Urrutia'nın ilk uzun metrajı olan filmin senaristliği David Desola ve Pedro Rivero'ya ait. 








MASLOW ÜÇGENİ

Goreng karakterinin içerisine girdiği 'Çukur' adlı hapishane, mahkumların cezalarını çekmelerini sağlıyor. Ancak bunun yanı sıra yönetmen, mahkumların hayatta kalma mücadelesi verdikleri bir mekanda da olduklarını bizlere altını çizerek gösteriyor. Burada yönetmen; insanların gereksinim kuramları içerisinde en önemli yere sahip olan Amerikalı psikolog Abraham Maslow'un 1943 yılında yayınlanan çalışması 'İhtiyaçlar Hiyerarşisi Üçgeni'ne vurgu yapmaktadır. Bu üçgen çeşitli basamaklardan oluşur. Bunlar; Fizyolojik İhtiyaçlar, Güvenlik İhtiyacı, Sosyal İhtiyaçlar, Saygınlık İhtiyacı ve Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı gibi kategorilere ayrılır. Film boyunca bu basamakların çok büyük önem taşıdığını görüyoruz. Özellikle Goreng ve Biber karakterlerinin platformun üzerine çıkıp, aşağı katlara indiğinde mahkumlardan birisinin yanında paralarını getirdiğini görürler. Ancak para bu merkezde en son ihtiyaç duyulacak şeydir. Çünkü yaşamak için paradan daha önemli şeylere ihtiyaç duyduğu mesajını veriyor film izleyiciye.






YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH

The Platform'da hayatta kalmak için birbirini yok eden mahkumların aslında Hristiyanlık İnancında 'Yedi Ölümcül Günah' olarak bilinen temel günahları işlediğini görüyoruz. İnsanların yaşamı süresince sakınması gereken bu günahlar, Roma Katolik Kilisesi'nin görüşleri doğrultusunda Papa I. Gregorius tarafından düzenlenmiştir. Bunlar; Kibir, Açgözlükük, Şehvet Düşkünlüğü, Kıskançlık, Oburluk, Öfke ve Tembelliktir. Yönetmen izleyiciye; günahları işleyen hükümlülerin ya da günahkarların sonunda cezalarını çektiğini gösteriyor.







ASMA CEHENNEM

Mahkumlar platform aşağı inmeye başladıktan sonra yiyecekleri yanına alamıyor çünkü eğer alırsa ölümcül sıcak ya da dondurucu soğukla karşılaşıyor. Ayrıca mimari açıdan bakıldığında The Platform'daki hapishane adeta bir dikey cehennemi andırıyor. Tıpkı İtalyan yazar ve siyasetçi Dante Alighieri'nin 'İlahi Komedya' eserinin ilk cildi Cehennem'de yer alan tasvirler gibi. Dante'nin Cehennem'inde; günahkarların bir kısmı kavurucu sıcaklara mahkum olurken diğerleri ise dondurucu buzların içine mahkum oluyordu. Eserde Dante, Vergilius'la beraber Antaios adlı dev sayesinde Caina adındaki ilk buza iner. Burada yakınlarına ihanet eden günahkarlar vardır. ikinci Antenora adlı buzda vatanlarına ihanet edenler, üçüncü Tolomea adlı buzdur burada konuklarına ihanet edenler ve dördüncü buz Giudecca'da da efendilerine ihanet eden günahkarlar cezalandırılır. Ayrıca film boyunca hapishanenin adına 'Çukur' denilmekte. Dante'nin cehenneminde yer alan 'Lucifer'in Çukuru'na gönderme yapılmakta. Öteki dünyaya yolculuk eden Dante ve rehberi Vergilius, cehennem katları boyunca ilerledikçe her katta  günahkarların farklı cezalara mahkum olduklarını görürler. Tıpkı 'The Platform'da olduğu gibi. Dante'nin cehenneminde filmdeki oranda çok kat bulunmasa da aslında aynı mekanizmanın filmde de işlediği görülüyor. Filmdeki ölen mahkumların her biri farklı şekilde yaşamlarını yitiriyor. 







İNSAN RUHUNUN ŞEFFAFLIĞI

İngiliz asıllı bilim kurgu yazarı J.G. Ballard’ın 1975 basımlı Gökdelen romanında da tıpkı The Platform'da olduğu gibi adeta  betonarme bir yapıya sahip dikey bir şehir vardır. Gökdelen kitabında,  hem alt hem de elit tabakayı kaynaştıran bir yapı mevcuttu ve cennet şeklinde tasarlanan bu binanın insanların yozlaşması sonucunda bir cehenneme döndüğünü okura sunuyordu. Aynı 'The Platform'da gördüğümüz nefsine yenik düşerek dejenere olan insanlara olduğu gibi.






Filmin açık uçlu son sahnesine gelecek olursak; bu konuda yönetmen Galder Gaztelu-Urrutia, Steve Weintraub tarafından kurulan websitesi 'Collider'a bir açıklama yaptı. Mesajın ulaşıp ulaşmamasıyla ilgili olarak; bu sorunun hepimize ve tüm topluma bağlı olduğunu ve gezegendeki en sefil yaratıklar olarak kalmak isteyip istemediğimizle alakalı olduğu vurgusunu yaptı. İspanyol yapımı The Platform, bilim kurgu, korku ve gerilim severlerin beğeniyle seyredeceği türde bir yapım. Kafalarda soru işaretlerine neden olacak onlarca felsefi diyalog ve sosyolojik mesaj içeriyor. Kan ve vahşet sahnelerini de fazlasıyla içeren filmi kesinlikle midesi sağlam olanlar izlemeli. 

İyi Seyirler Dilerim


EFE TEKSOY


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder