24 Mart 2022 Perşembe

KÖPEĞİN PENÇESİ (THE POWER OF THE DOG)




ATAERKİL İDEOLOJİDE GÜÇ TEMASI

Western türündeki romanlarıyla tanınan Amerikalı yazar Thomas Savage’in 1967 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan Netflix yapımı The Power of The Dog, ödül sezonunun öne çıkan yapımı olarak adından söz ettiriyor. 79. Altın Küre Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dallarında Altın Küre’ye uzanan yapım, 75. Britanya Akademisi Sinema Ödülleri’nde de yine En İyi Film ve En İyi Yönetmen dallarında BAFTA ödülünü kucaklayarak 12 dalda aday olduğu 94. Oscar ödüllerine emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Yönetmen koltuğunda 1993 yapımı The Piano filmi ile En İyi Özgün Senaryo dalında Oscar ve Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülleri alan Yeni Zelandalı usta sinemacı Jane Campion oturuyor. Köpeğin Pençesi filmi, izleyiciye doğrudan anlatılan bir olay örgüsünden ziyade, seyirciyi toplumsal meseleleri bilme ve görme süreçlerinin kendisine daha dolaysız bir şekilde katmayı hedefliyor ve güçlü bir sinematografik altyapıyla bezenmiş muğlak bir anlatı benimsiyor. 1925 yılının Montana’sında geçen psikolojik dram türündeki yapımda, bir anne-oğul ve iki erkek kardeş arasındaki sarsıcı ilişkiyi konu alıyor. Ancak öte yandan bizlere; Phil Burbank karakteri üzerinden Mizojini yani Kadın Düşmanlığı kavramını merkezine aldığını ve bu anlamda toplumsal cinsiyetin izini sürdüğünü göstermekte. Aynı zamanda kadın erkek ayrımcılığı ve ataerkil ideolojide kadının ikinci plana atılması meselesine de değinmekte. The Power of The Dog, güç istenci etrafında şekillenen aile içi zorbalığa ve baskın olanın hegemonyasına dair tehlikeli bir kimlik düellosu sunuyor.



FİLMİN KONUSU

Yıllarca aynı çatı altında yaşayan iki erkek kardeş Burbank’ler, George’un genç bir dulla olan beklenmedik evliliğiyle düzenleri alt üst olur. Phil Burbank, erkek kardeşinin yeni karısı ve onun genç oğlunun varlığından dolayı rahatsızlık duyar ve yaptıklarıyla bunaltarak hayatlarını zora sokar.

Yıldız isimlerle dolu oyuncu kadrosunda; Benedict Cumberbatch, Kirsten Dunst, Jesse Plemons, Kodi Smit-McPhee, Geneviève Lemon, Kenneth Radley, Sean Keenan, George Mason, Ramontay McConnell, David Denis, Cohen Holloway ve Max Mata yer alıyor.



KAMERA ARKASI

- Kirsten Dunst ekranda çaldığı piyano parçasını öğrenmek için çok çalıştı. Başlangıçta iki müzik parçasında ustalaşmıştı, ancak bir tanesi son sürümden önce kesildi ve bu onu çok üzdü.

-Jesse Plemons ve Kirsten Dunst, gerçek hayatta bir çift ve birlikte iki oğulları var.

- Oyuncu Benedict Cumberbatch, Phil Burbank karakterine girmek için çekimin başında neredeyse iki hafta boyunca hiç yıkanmadı ve üst üste sigara içmeye başladı. Gerçek hayatta yıllardır sigara içmiş olmasına rağmen, sarılmış sigaraları her içtiğinde midesi bulanıyordu. Zincirleme içtiği sigaralar o kadar ileri gitti ki üç kez nikotin zehirlenmesi geçirdi.

- Filmin konusu 1925'te Montana'da geçmesine rağmen, filmin tamamı Yeni Zelanda'da çekildi.

- Kirsten Dunst aşırı sarhoş olduğu sahnelerin çoğunu gerçekçi oynamak için kendi etrafında dönerek kasten başını döndürdü.

-Yönetmen Jane Campion'un kızı Alice Englert, Buster karakterini oynuyor.



KÖPEĞİN PENÇESİ

Filmin finaline doğru kısaca değinildiği gibi filmin adı, Mezmurlar (Zebur) Kitabı, Bölüm 22, Ayet 20'den alınmıştır: "Canımı kılıçtan, biricik hayatımı köpeğin pençesinden kurtar!” Ayrıca filmde yaşananlar romana uygun olsa da, kitap 1925'ten önceki olaylar hakkında Peter'ın neden Phil'i öldürdüğüne dair daha fazla detay içeriyor. Kitapta, Peter karakterinin babası Dr. John Gordon, Phil ve adamlarıyla azarlandığı ve ardından John'un dövüldüğü bir karşılaşma yaşıyor. John'u alkol ve intihar yoluna gönderen de işte bu karşılaşmadır. 

Güçlü sinematografisiyle adeta görsel bir şölen sunan dram, romantik ve western türündeki The Power of The Dog filmi, kesinlikle kaçırılmaması gereken bir başyapıt.

İyi Seyirler Dilerim

EFE TEKSOY


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder