12 Nisan 2017 Çarşamba

KABUKTAKİ HAYALET (GHOST IN THE SHELL)



KABUKTAKİ HAYALET (GHOST IN THE SHELL)




‘Kabuktaki Hayalet’ ilk olarak Masamune Shirow’un Japon Mangası olarak ortaya çıktı. Ardından 1995’te anime olarak büyük bir fırtına kopardı. Bu defa karşımıza gerçek oyuncularla (live action) olarak çıkıyor. Aslında 1995’te çekilen animasyon oldukça ağır bir hikâyeyi konu alıyordu. Diyaloglar uzun ve felsefi bilgiler içeriyordu. Ama film, geniş bir kitleye ulaşabilmek için daha basit ve anlaşılabilir yapılmış. ‘Kabuktaki Hayalet’in anlamını en basit şekilde anlatmak gerekirse; kabuk-beden, hayalet-ruh denilebilinir. 



Filmin Konusu

Film öylesine karmaşık bir hikâyeye sahip ki… Ben burada elimden geldiğince basit şekilde anlatmaya çalışacağım…
Yıl 2030, 3. ve 4. Dünya savaşları yaşanmış ve bitmiş. İnternet/ sosyal ağ öylesine gelişmiş ki, bedenler, ulaşım araçları, siyaset, ekonomi, ordu, istihbarat vs... Neredeyse her şeyi etkisi altına almıştır. Binbaşı Motoko (Major), geçirdiği bir kaza sonrası tüm bedeni (kabuğu) ağır hasar görmüş, sadece beyni (hayaleti) sağlam kalmıştır. Sağlam kalan hayaletini de ordunun ürettiği teknolojik ve türünün tek örneği bir robot bedene naklederler. Binbaşı Motoko, artık kendisini ‘9. Birlik’ adında siber suçlularla mücadele eden birliğin başında bulur. Sıradaki görevi ise ‘Hanka Robotik’ şirketinin gizli bilgilerinin çalınmasına engel olmaktır.
Yönetmenliğini Rupert Sanders’ın yaptığı filmin oyuncu kadrosunda Scarlett Johansson, Takeshi Kitano, Juliette Binoche ve Michael Pitt yer alıyor.


Siberpunk ve Sanayi Devrimi

‘Kabuktaki Hayalet’ siberpunk/cyberpunk adlı bir bilim kurgu türü örneğidir. Yani, ileri teknoloji - düşük yaşam kalitesi. Bunun en iyi örneklerinden bir tanesi Philip K. Dick’in 1968 de yayınlanan ‘Android’ler Elektirikli Koyun Düşler mi?’ romanı diğeriyse William Gibson’ın 1984’te yayınlanan ‘Neuromancer’ adlı başyapıtlardır. Siberpunk türündeki eserleri incelediğimizde sanayi/endüstri devrimini doğuran nedenlerin bulunduğunu görürüz (Hızlı nüfus artışı, geniş çaplı yağmalar, sömürgecilik vs…). Tıpkı Kabuktaki Hayalet’te olduğu gibi. Ayrıca yönetmen siberpunk atmosferi için Ridley Scott’ın 1982’de Philip K. Dick’in romanından uyarladığı ‘Blade Runner’ filmini ayrıca 1997’de Fransız yönetmen Luc Besson’un ‘The Fifth Element’ eserlerini temel almış.  


Medya ve McLuhan

Hikaye; sosyal ağ, iletişim, teknoloji gibi konuları içerdiği için iletişim kuramcılarına da değinmek gerek. İletişim kuramcısı Prof. Marshall McLuhan, ‘Global Köy’ adlı eserinde; “Elektronik  ortam ve iletişimin yaygınlaşması yoluyla Kapitalizm’den daha iyi işleyen düzenlemelere erişeceğiz” diye vurgular. Bu sözle ‘Kabuktaki Hayalet’in merak edilen ana metninin nereden aldığını görebiliyoruz.Bir diğer önemli mesaj Motoko’nun, Hideo Kuze karakteriyle karşılaştığında diyaloglarında bulunuyor. Kuze, Motoko’yu ikna etmek için doğru yolun kendisinin çizdiği yol olduğunu vurgular. Motoko’nun başında olduğu ‘9. Birlik’in ilkel olduğunu belirtir. Burada bulunan diyaloglarda göndermeler vardır… Yapısalcı Antropoloji’nin en önemli isimlerinden Fransız Antropolog Claude Levi-Strauss, ‘Yaban Düşünce’ kitabında “Vahşiler nasıl düşünür?” ve “İlkeller yazmayı (henüz) öğrenmemiş insanlardır. Sadece konuşabilirler” der.

Film, 3D olması ve görsel efektlerin kalitesiyle izleyiciyi etkisi altına alıyor. Ama beklentiyi çok yüksek tutmamakta fayda var. Zira hikâyenin (ne kadar basite de indirgense) ağırlığı izleyiciyi yoruyor.

İyi Seyirler Dilerim
Efe TEKSOY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder