DOĞAÜSTÜ KORKU
Universal Pictures, korku türünün önde gelen yapım
şirketlerinden birisi haline gelen Blumhouse
Productions ile ortaklaşa beyazperdeye getirdiği ‘’Black Phone’’ filmi, Stephen
King’in oğlu Joe Hill’in New York Times’ın çok satan kitabı 20th
Century Ghosts’daki ödüllü
kısa hikâyesine dayanmaktadır. Başrolünde Oscar
ödülüne dört defa aday gösterilen Amerikalı aktör Ethan Hawke, kariyerinin en dehşet verici ve korkutucu rolüyle
izleyici karşısına çıkıyor. Sinister,
The Exorcism of Emily Rose ve Marvel’den
Doctor Strange filmleriyle tanınan Amerikalı
sinema yapımcısı Scott Derrickson,
yönetmenliğini üstlendiği bu yapımla korku köklerine döndüğünün müjdesini
veriyor. Konusu 1978 yılında geçen ve
doğaüstü korku unsurlarından beslenen hikâyede, soğukkanlı bir seri katilin dehşet
verici öyküsü anlatılıyor. Temelinde Stephen King’in korku klasiği ‘’It’’ romanını çağrıştırıyor olsa da, hikâye
olarak daha sade bir versiyonu diyebiliriz. Zaten filmde de ‘’It’’ yapıtına göndermeler bulunuyor. Şöyle
ki; Gwen karakterinin yağmurda
bisiklete binerken giydiği sarı yağmurluk, Georgie
Denbrough'un ‘It'de Pennywise tarafından alındığında
giydiği ile aynı olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte korku türü severlerin
kesinlikle kaçırmaması gerektiğini söylemekte fayda var. Zira film kamera
arkasında büyük bir sinematografik çalışma barındırıyor. 1970’ler estetiğini yansıtmak için
çoğunlukla sıcak tonlardan oluşan yapımda; dönemin görünümünü elde etmek için
daha yumuşak vintage özellikleri olan
anamorfik lensler kullanıldı ve Gwen
karakterinin nostaljik rüya sahneleri de Super
8mm film ile çekilerek rüya gibi algılanması için estetik bir görünüm
sağlandı. Ayrıca The Grabber’ın
taktığı ürkütücü maskeler; Friday the
13th,
Day of the Dead, Maniac ve Living Dead gibi kült korku
filmlerindeki özel efektler makyajıyla bilinen Amerikalı ünlü makyaj sanatçıcı Tom Savini tarafından tasarlandı. Yönetmen
Derrickson, özellikle X jenerasyonu için 1970’lerin
Amerika’sındaki zorbalık karşıtı girişimlerin olduğu bir dönemi yansıtmak istemiş.
O yıllarda büyüyen bir çocuk olmanın travmalarına ve tehlikelerine odaklanmış.
Usta yönetmen dönemin
önde gelen seri katilleri; Manson Ailesi, Yamaç Canavarı, Zodyak
Katili, Sam’in Oğlu, John Wayne Gacy ve Ted Bundy gibi isimlerin ulusal haberlere hâkim olduğunu ve Amerikan kabuslarını yeniden şekillendirmesi sebebiyle tüm ülkede korku
dolu dehşetin yaşandığını belirtiyor. Ayrıca türdeki yadsınamazlığı sevdiğini
ve dile getirilemeyecek kadar korkunç olan bir şeyin gözünün içine bakmayı hem
izleyici hem de sanatçı olarak her zaman son derece arındırıcı bir deneyim
olarak gördüğünü de ekliyor.
FİLMİN KONUSU
Utangaç ama zeki bir genç olan 13 yaşındaki Finney, çocukları hedef alan bir seri katil tarafından kaçırılır. Çığlık
atmanın işe yaramadığı ses geçirmez bir bodruma kapatılan çocuk, duvarda
bağlantısı olmayan siyah bir telefon olduğunu görür. Enteresan bir şekilde
telefon çaldığında Finney, katilin
önceki kurbanlarının sesini duyabildiğini fark eder.
Oyuncu kadrosunda; Ethan
Hawke, Mason Thames, Madeleine McGraw, E. Roger Mitchell, Jeremy Davies, Troy
Rudeseal, James Ransone, Miguel Cazarez Mora, Rebecca Clarke, J. Gaven Wilde,
Spencer Fitzgerald, Jordan Isaiah White, Spencer Fitzgerald ve Jordan Isaiah White yer alıyor.
DEHŞET VERİCİ BİR YAPIM
Yönetmen Scott Derrickson, çocukken filmin geçtiği Colorado/Denver’da yaşadı. O yüzden set tasarım ilhamlarından çok
daha fazlası o dönemdeki anılarından alındı. The Grabber’ın bodrumundaki siyah çevirmeli telefonun filmde
önemli bir yeri olduğu görülmektedir. Bu telefon, metafiziksel ve fiziksel
dünyalar arasında bir bağlantı olarak görev yapmaktadır. Yapım tasarımcısı Patti Podesta ve ekibi, uzun bir
arayışın sonunda 70’lerden kalma
olduğu anlaşılan aynı model telefonlar buldu. Yapım ekibi, bunlardan birkaç
tane aldı ve yıllar boyunca kalmış gibi eskimiş görünümü verdiler. Filmdeki 70’ler havasını yansıtması için, kostüm
tasarımcı Amy Andrews ve ekibi
tarafından çoğunlukla sıcak tonlardan oluşan bir tarza ağırlık verildi. Saç
tasarımları ise, makyaj ekipleri tarafından kuru olan Colorado iklimi baz alınarak kabarık ve daha rahat bir tarz
oluşturuldu. Filmin genel olarak estetiğinde, izleyiciye
yükseltilmiş bir doğallık sunuluyor, ancak kamera ekibi bunları daha da arttırmak
için aşırı stilize olmayan önemli sahneleri seçti ve özel anlara dinamik bir görsel
üstünlük ve kapsayıcı bir deneyim yansıtmaya çalıştı. Doğaüstü korku ve
psikolojik-gerilim türlerinin harmanlandığı The Black Phone,
kasvetli atmosferi ve depresif sahneleriyle akıllardan çıkmayacak bir yapım.
İyi Seyirler Dilerim
EFE TEKSOY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder