Bilimkurgusal
Distopya
“Toronto Film Festivali” ve İKSV (İstanbul Kültür Sanat
Vakfı) başta olmak üzere önemli festivallerde sırayla gösterimi yapılan “High
Rise” İngiliz asıllı J.G. Ballard’ın 1975 basımlı aynı adlı romanından
uyarlandı. Senaryosu Amy Jump’a ait olan filmin yönetmen koltuğunda İngiliz
sinemasının dahi çocuğu Ben Wheatley oturuyor. Başrollerini Tom Hiddleston,
Jeremy Irons, Sienna Miller ve Elisabeth Moss’un paylaştığı, kaotik görsellere
sahip, kült olmaya aday olan film distopik bir modernizm eleştirisi.
Asma
Cennet
Robert Laing (Tom Hiddleston) adlı genç doktor “Gökdelen”
adlı betonarme bir dünyaya yerleşir. Hem alt hem de elit tabakayı kaynaştıran
Gökdelen adeta dikey bir şehirdir. Dış dünyadan izole edilmiş, içerisinde
yaşayan bireylere hizmet için tasarlanmış geleceğin mimari ürünü bir yapay
yaşam alanıdır. Yüzme havuzu, süper market, spor salonu vs. gibi gereksinimleri
bulunduran bina her yaşta ve statüdeki bireye hitap eden yapıdadır. Binanın
katları (zengin – fakir) sınıf ayrımı arasındaki çizgiyi belirleyen faktördür. Dr.
Laing, bu faktöre daha fazla dayanamaz ve gökyüzünde kolonize edilmiş olan
dünyadaki yerini zorda olsa bulmaya çabalar. Ancak doktorun ve gökdelen
sakinlerinin kaynaşma çabası kapitalizmin egemen olduğu distopik bir dünyada
etkisiz kalır ve iş kontrolden çıkar. Karl Marx’ın belirttiği üzere kendi
sonunu hazırlar. Kaos ve post modern partiler eksenine kurulu olan film, yer
altı edebiyatının sarsılmaz temalarına hizmet ediyor. Son derece kusursuz
şekilde tasarlanan yapıyı insanların bir anda dikey bir hayvanat bahçesine
çevirmesi izleyiciyi adeta koltuğa çiviliyor. “High Rise”, dev kondominyumlarda
yaşamanın getirdiği zihinsel ve fiziksel baskıları konu alıyor.
Bilimkurgusal
Distopya
“James Graham Ballard” edebiyatta teknoloji tapınmacılığına karşı
çıkan “Yeni Dalga” (New Wave) akımının en önemli temsilcilerindendir. “Asıl
yabancı gezegen dünyamızdır” diyerek klasik bilim kurgunun aksine iç
uzaylardaki maceraları incelemiştir. Hikâyelerini; “teknoloji”, “cinsel ilişki”
ve “beden” temalarını iç içe geçirerek (işleyerek) içinden çıkılması olanaksız
bir görünüme kavuşturur. Fransız Sosyolog Jean Baudrillard, J.G. Ballard’ın Teknolojiyle,
cinselliği birbirine karıştırarak ölüm düşüncesine yol açtığından bahseder.
Ayrıca kuramı olan “Simülakrlar ve Simülasyon” eserini anlatmak için örnek
olarak Ballard’ın eserlerinden örnekler verir… 20.yüzyıl entelektüelliğinin
simgesi dünyaca ünlü Amerikalı eleştirmen, kuramcı, Susan Sontag, Ballard’ı
“Çağdaş edebiyatın en önemli ve parlak kalemlerinden biri.” olarak
nitelendirir.
İyi Seyirler Dilerim
Efe TEKSOY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder