KORKUNUN YENİ YÜZÜ
Dünya prömiyerini 22 Eylül 2022 tarihinde Fantastic Fest'te yapan Gülümse (Smile), 17 milyon dolarlık düşük bütçesine karşılık küresel çapta 217 milyon doları aşkın gişe hasılatına imza atarak, tüm zamanların en çok hasılat yapan korku filmleri sıralamasında ilk 50 listesine adını yazdırdı. Parker Finn tarafından yazılan ve yönetilen yapım, yönetmenin ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesidir ve 2020 yapımı Laura Hasn't Slept adlı kısa filmine dayanmaktadır. Paramount Pictures, Paramount Players ve Temple Hill Entertainment yapımı film, son dönemin en iddialı korku gerilim yapımı olmasının yanı sıra, ilk filmin muazzam başarısının ardından devam filmi olan Smile 2, Paramount Pictures tarafından onaylandı. Korku ve gerilim severlerin büyük bir beğeniyle izleyeceği ‘’Gülümse’’, sizleri benzersiz bir dehşet dünyasına götürecek bir Amerikan psikolojik doğaüstü korku filmi.
FİLMİN KONUSU
Bir hastasının tuhaf ve travmatik deneyimine şahit olan Dr. Rose Cottter (Sosie Bacon), daha
sonra açıklayamadığı ürkütücü deneyimler yaşamaya başlar. Bunaltıcı bir dehşet,
hayatını ele geçirmeye başlarken Rose’un
hayatta kalması ve ürkütücü, yeni gerçekliğinden kaçması için sorunlu
geçmişiyle yüzleşmesi gerekir.
Oyuncu kadrosunda; Sosie
Bacon, Caitlin Stasey, Jessie T. Usher,
Kyle Gallner, Robin Weigert, Kal Penn, Rob Morgan, Gillian Zinser, Judy Reyes,
Jack Sochet, Nick Arapoglou, Perry Strong, Dora Kiss ve Vanessa Cozart yer alıyor.
YAPIM TASARIMI
Film yapımcısı Parker Finn ilk sinema filmi Gülümse’yi
yazmaya ve yönetmeye başlarken aklında çok daha tutkulu bir amacı varmış. “Baştan sonra sürdürülebilir bir panik atak
gibi hissedilen bir film yapmak istedim.” diyor. Gülümse filmi, yönetmenin
2020 yapımı kısa filminden ilham aldı. Laura
Hasn’t Slept adındaki kısa filmde Gülümse’de de rol alan Caitlin Stasey de rol almıştı ve film SXSW’’in Gece Yarısı Kısa film kategorisinde Özel Jüri Ödülü’nü aldı. 11 dakikalık film, sektörde Finn’e büyük
bir ilgi yarattı. Finn, filmin sinema filmi versiyonunu Paramount Pictures ile yapımcılar Marty Bowen ile Wyck Godfrey’nin
Temple Hill Entertainment şirketine
başarıyla sundu. Yapımcı Isaac Klausner;
“Laura Hasn’t Slept, Parker’ın yeteneğini
gösteren inkar edilemez bir örnek. Parker’la tanıştığımız ilk andan itibaren
onunla çalışmamız gerektiğini biliyorduk.” diye belirtiyor. Laura Hasn’t Slept filminden tematik
ilham alsa da Gülümse hikayeyi daha korkunç yeni bir yöne taşıyor. Finn; “Bir kabustan uyandığında hissettiğiniz o
korkuyu bilir misiniz? Gerçek olmadığını bildiğiniz halde sizinle kalan o panik
havasını? Gülümse’nin ekranda o duyguyu yakalamasını istedim.” diye
söyleyen yönetmen, zihninin sana karşı dehşet verici yollara sapmasını
deneyimlemenin nasıl olacağını incelemek istediğini belirtiyor.
SENARYO
AŞAMASI
Parker Finn, senaryoyu Paramount ile Temple Hill’in ekibiyle geliştirdikten sonra yapımcı Robert Salerno (Kevin Hakkında
Konuşmalıyız, Tek Başına Bir Adam) projeye katılmış. Finn’in orijinal kısa
filmini izlemiş diğerleri gibi Salerno da genç yapımcının benzersiz gerçekçi ve
rahatsız edici bir şeyler yaratma yeteneğinden etkilenmiş. Robert Salerno; “Birkaç dakika içinde birçok gerilimi ve
ürpermeyi sığdırabiliyorsa uzun metrajlı filmde yapabileceklerini görmenin
heyecanlı olacağını düşündüm. Zaman içinde hikayeye çok sayıda muhteşem korku
anları ve enerji ekledik. Bu da Parker’ın eşsiz vizyonunu hayata geçirmesine yardımcı
oldu.” diye söylüyor. Hayatı boyunca korku hayranı olan Parker Finn; “En korkunç filmler, dramatik hikayeler
olanlardır. O yüzden amacım çok iyi bir başrol karakteri yaratmaktı. Çünkü ona
yatırım yaparsanız karakterin durumuna da yatırım yapacaksınız. Sonra
izleyicinin korktuğu şeylerin merkezine şoke edici anlar yerleştirmeye
başlarsınız ve altlarındaki halıyı çekmenin ve beklentilerini dehşet verici
yollarla bozmanın yollarını bulmaya başlarsınız.” diyen yönetmen, janrın ön
koşullarından birinin önem vermeye değen karakterler olduğunu düşünüyor. Gülümse’nin
merkezinde kendini bir devlet hastanesindeki işine adamış ve amacı hastalarına
ihtiyaçları konusunda yardım etmek olan bir psikiyatr olan Dr. Rose Cotter yer alıyor. Ama Rose’un hayatına kötü bir şeytan girdiğinde işler değişir ve
kendisini arkadaşlarını ve ailesini yaşadığı gerçek üstü kabusun gerçek
olduğuna ikna etmek için mücadele ederken bulur. Akıl sağlığı ve hayatta kalma
mücadelesinde giderek daha da umutsuz bir hal alırken tuhaf gizemi araştırmak
ve kendisine ne olduğunu anlamak için parçaları birleştirmek zorunda kalır.
PRATİK KORKULAR
Filmin tüyler ürperten korkularını hayata
geçirmek için en isteksiz janr fanlarını bile korkutacak bir dizi pratik ve
mekanik efekt içeriyor. Yönetmen Finn’in
tercihi çok fazla CGI’a bel bağlamak
yerine başından itibaren olabildiğince kamera kullanmak olmuş. Patrick Finn; “VFX çok müthiş bir gereçtir ama pratik
efektleri olan filmleri izleyerek büyüdüm ve film yapımcısı olmak istememin
başlıca sebeplerinden biridir. Oyuncuların etkileşime girebileceği pratik
efektler olduğunda kaçınılmaz bir şey olur. Benim deneyimime göre başka türlü
elde edemeyeceğiniz bir tür sihir yaratır.” diye efektleri belirterek,
pratik efektlerin önemini vurguluyor. Oyuncu Sosie Bacon, “CGI filmi
olmadığı için çok mutluyum. Çünkü benim için boşluğa tepki vermek çok zor.
Önümde etkileşime gireceğim bir şey olduğunda çok daha iyiyim. Ayrıca Parker’ın
korkuları işleme biçimi de Gülümse’de yeşil ekranlara ya da hareket yakalama
kıyafetlerine göre çok daha gerçekçi bir duygu yaratmış.” diyerek,
uygulamalı efektlerle çalışmak için harcanan ek zaman ve çabaya değdiğini
söylüyor. Patrick Finn, bunu yapmak için Oscar
ödüllü efekt sanatçısı Tom Woodruff Jr.’ı
görevlendirmiş. Her bölüme janrın baş eserleri It, Ailen ve Terminatör gibi filmler için
tasarlanmış gibi şaşırtıcı bölümler eklemiş. Finn; “Tom, yaptığı işlere her zaman hayran olduğum bir efsane. Onunla
tanıştıktan beş dakika sonra benzer fikirlere sahip olduğumuz ve yaratıcı bir
benzerliğimiz olduğu belli oldu. O yüzden onunla çalışma fırsatını bulduğum
için son derece minnettarım.” diyerek teşekkür ediyor. Efektlerle birlikte
Rose’un etrafındaki dünyayı inşa etmek de filmin havasını belirlemek için çok
önemliymiş. Yapım tasarımcı Lester Cohen
ile çalışan yönetmen Parker; “Filmin
tasarımında, görünümünde ve duygusunda korku mecazlarından kaçınmak istedik.”
En önemli setlerden biri de Rose’la ilk tanıştığınız, çalıştığı acil psikiyatri
birimindeki an. Gerçekçi ve biraz yönetimsel bürokratik kabus tarzı olan bir
şey olmasını istedim. Adeta Kafka tarzı bir tasarımdı. Hastane, filmin geri
kalanının tasarımını ekstra anlamlandırdığımız bir başlangıç noktasıydı.” diyen
yönetmen, tasarımın önemini vurguluyor. Genellikle filme son eklenen unsurlardan
olan ama özellikle korku unsurunu yaratma konusunda kesinlikle en iyilerden
biri olan unsur da müziktir. Finn, başından beri Emmy ödüllü besteci Cristobal
Tapia de Veer ile çalışmak istediğini biliyormuş ama bu fırsatı bulacağını
da hiç beklemiyormuş. Finn; “Müzik için
özel ve beklenmedik bir şey yapmak ve filmde bir karaktermiş duygusunu
vermesini istedim. Cristo, yaptığı müzik konusunda çok özel ve çok yaratıcı.
Uzun süredir büyük bir hayranıydım ve senaryoyu göndermek istediğim ilk kişi o
oldu. Onunla birlikte çalışmak bir hayaldi ve yarattığı son derece yoğun ve
etkileyici müzik konusunda daha fazla heyecanlanamazdım.” diye anlatıyor.
PARANOYAYI
GÖRSELLEŞTİRMEK
Derin sinema tarihi bilgisi olan, film sever görüntü yönetmeni Charlie Sarroff, Finn ile film zevklerinin benzer olduğunu söylüyor. Charlie Sarroff; “Parker, 70’ler, 80’ler ve 90’lardaki janr filmlerinden bazı şeyleri almak istedi ama modern değişikliklerle. Rosemary’nin Bebeği ve Jacob’s Ladder baktığımız referanslardan bazılarıydı. Ama aynı zamanda janr dışından çok sayıda filmden de bahsettik. Özellikle Todd Haynes’ın Safe filmi ilk başta birçok kez konuşuldu. Parker da ben de görsel hassasiyetine hayran kaldık.” diyerek, yapım öncesinde ilham için çok sayıda referans film üzerine çalıştıklarını söylüyor. Finn ve Sarroff’un kendilerine koyduğu hedef, izleyiciyi giderek daha çok paranoyaklaştırma ve böylece artan korkuları da Rose’unkileri yansıtsın. Bu görselliği yakalamak için Rose’un küçük, savunmasız ve Rose’un küçük ve çok yakın plan göründüğü bir dizi geniş açılı çekimler kullanmışlar. Kamera, neredeyse her sahnede Rose’un üstündeyken Finn ve Sorroff, gerilimi mercekte inşa etmeleri gerektiğini biliyormuş. Finn; “Kameranın, kendisinin bir karaktermiş gibi hissedilmesi için neredeyse ilahi bir varlıkla birlikte hareket etmesini istedik. Sanki mekanlarda dolaşan ve sürekli Rose’u gözlemleyen ilahi bir varlık gibi. Film devam ederken bazen hikaye anlatımında daha da çok katılımcı oluyor. “Özünde ürkütücü veya kötü bir duygusu olmayan mekanları almak ve onları daha da itici yapacak şekilde sunmak istedik.” diye belirten yönetmen, bu tekniğin oyuncu Sosie Bacon için yeni bir deneyim olduğunu ama izleyicilerin beğeneceğini düşünüyor.
Gülümse filminde Rose’un hayatını ele geçiren kötücül güç, kendisini birkaç ürpertici şekilde gösteriyor. Ama belki de hiçbiri filme adını veren yüz ifadesinden daha dehşet verici değil. Rose’un çeşitli arkadaşlarında ve karşılaştığı yabancıların dudaklarında beliren, zoraki ve anlamsız sırıtma olarak görülen kötücül gülümsemeler, saf şeytanın varlığını resmediyor ve Rose’u hiç durmadan deliliğin eşiğine doğru sürüklüyor. Finn,“Gülümsemeler içimizdeki çok ilkel bir şeyi tetikliyor. Bebekken konuşmayı bile öğrenmeden gülümsemeyi öğreniriz. O yüzden fikrim, o görüntüyü alıp tehlikeli ve yıkıcı görünen bir tehdide çevirmekti. O rahatlatıcı ifadeyi izleyicileri gerçekten korkutmak için kullanmak istedim.” diyerek, filmdeki gülümsemeleri şeytanın fiziksel temsili olarak kullanmayı seçtiğini söylüyor. Rose’u takip eden şeytani güç aynı zamanda surat ifadesini gerçek niyetini saklayan ironik bir maske olarak da kullanıyor. Yönetmen bunu gerçek hayata inandırıcı bir benzerlik olarak görüyor. “Hepimiz zaman zaman saklanmak için, tuhaf bir sosyal karşılaşmayı örtmek için ya da taşıdığımız korkuları ve kaygıları gizleyecek bir araç olarak gülümsemelere bel bağlıyoruz.” diyor. Ayrıca insanları, gülümsemeyi arkadaşça bir ifade olarak kullanan tek tür olduğunu da belirtiyor. Dişleri gösterme tehdit etmek demektir. Finn; “Gülümseme fikrini alıp kötü ve ölümcül bir şeye çevirme fikrinin ilginç bir yanı var. Bizi hayvani beynimize ve hepimizin içinde yer alan ilkel içgüdülerimize çekiyor.” diyen yönetmen, sinir bozucu geniş, dişlerin göründüğü gülümsemeleri kusursuzlaştırmak için oyuncularla yakından çalışmış ve zaman içinde gözlerin önemli olduğunu anlamış. Oyuncu Sosie Bacon; “Bu filmdeki gülümsemeler korkun Tümüyle bozuk ve dehşet verini bir gülümseme gibi normalde olması gerekenin tam tersi bir şey görünce gerçekten aklınıza kazınıyor. Yanlış anlaşılmasın bu gülümsemeler sinemadan çıktığınızdan çok sonra da aklınızda kalacak.” söyleyen oyuncu, canlandırdığı karakter gibi kendisini suratların son görünümünden irkilirken bulmuş.
KİTLESEL ÇIĞLIĞIN GÜCÜ
Rose’un hastanedeki üstü olan Dr. Morgan Desai’yi canlandıran oyuncu Kal Penn, korku hayranlarının
hayatlarının eğlencesini yaşayacaklarını düşünüyor. Harold & Kumar filmleri gibi şaşırtıcı komedilerdeki rolleriyle
ve FOX TV’deki “House” dizisindeki rolüyle biliniyor. Penn; “Gerçekliği ve gerçek üstünü bulanıklaştıran filmlerden keyif alırım.
Çünkü adeta karakterlerle birlikte çıldırdığınızı düşünürsünüz. O yüzden
psikolojik korkuyu seviyorsanız Gülümse’yi mutlaka izlemelisiniz. Bu
karakterler çok gerçekçi, hikaye çok sağlam ve yakaladığı korku çılgınca.”
diyen oyuncu, daha önce Gülümse gibi
bir filmde rol almamış ve sonunda janrı keşfetme fırsatı bulduğu için
heyecanlıymış. Gülümse, fiziksel ve duygusal korkuyu birçok korku filminde
olmayan bir şekilde yakalıyor. O yüzden izleyiciler filme gittiklerinde
beklentilerinin çok üstünü alacaklar. Parker Finn; “Sizi hiç kimse Gülümse’de olanlara hazırlayamaz. Sizi şoke edecek,
korkutacak ve gözlerinizi kapatmak isteyeceksiniz. Koltuğunuzda zıplamanıza
neden olacak önemli korku anları var ama aynı zamanda yavaş yavaş içinize
işleyen ürkütücü bir rahatsızlık duygusuna da yol açıyor. Esasında izler
izlemez arkadaşlarınızla konuşmak isteyeceğiniz eğlenceli bir yolculuk.” olduğunu söyleyen yönetmen, kısa film
yapımcılığından sinema filmi yazarlığına ve yönetmenliğine giden yolculuğu
hakkında tüm ülkedeki izleyicileri korkutmak için sabırsızlandığını belirtiyor.
İyi Seyirler Dilerim
EFE
TEKSOY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder