ATAERKİL İDEOLOJİDE GÜÇ TEMASI
Western
türündeki romanlarıyla tanınan Amerikalı yazar Thomas Savage’in 1967 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan Netflix yapımı The Power of The Dog, ödül sezonunun öne çıkan yapımı olarak
adından söz ettiriyor. 79. Altın Küre
Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dallarında
Altın Küre’ye uzanan yapım, 75. Britanya
Akademisi Sinema Ödülleri’nde de yine En İyi Film ve En İyi Yönetmen
dallarında BAFTA ödülünü
kucaklayarak 12 dalda aday olduğu 94. Oscar
ödüllerine emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Yönetmen koltuğunda 1993
yapımı The Piano filmi ile En İyi
Özgün Senaryo dalında Oscar ve Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülleri alan Yeni
Zelandalı usta sinemacı Jane Campion
oturuyor. Köpeğin Pençesi filmi,
izleyiciye doğrudan anlatılan bir olay örgüsünden ziyade, seyirciyi toplumsal
meseleleri bilme ve görme süreçlerinin kendisine daha dolaysız bir şekilde
katmayı hedefliyor ve güçlü bir sinematografik altyapıyla bezenmiş muğlak bir anlatı
benimsiyor. 1925 yılının Montana’sında geçen psikolojik dram türündeki yapımda,
bir anne-oğul ve iki erkek kardeş arasındaki sarsıcı ilişkiyi konu alıyor. Ancak
öte yandan bizlere; Phil Burbank karakteri
üzerinden Mizojini yani Kadın Düşmanlığı kavramını merkezine
aldığını ve bu anlamda toplumsal cinsiyetin izini sürdüğünü göstermekte. Aynı
zamanda kadın erkek ayrımcılığı ve ataerkil ideolojide kadının ikinci plana
atılması meselesine de değinmekte. The
Power of The Dog, güç istenci etrafında şekillenen aile içi zorbalığa ve baskın
olanın hegemonyasına dair tehlikeli bir kimlik düellosu sunuyor.
FİLMİN KONUSU
Yıllarca
aynı çatı altında yaşayan iki erkek kardeş Burbank’ler, George’un genç bir
dulla olan beklenmedik evliliğiyle düzenleri alt üst olur. Phil Burbank, erkek
kardeşinin yeni karısı ve onun genç oğlunun varlığından dolayı rahatsızlık
duyar ve yaptıklarıyla bunaltarak hayatlarını zora sokar.
Yıldız
isimlerle dolu oyuncu kadrosunda; Benedict
Cumberbatch, Kirsten Dunst, Jesse Plemons, Kodi Smit-McPhee, Geneviève Lemon,
Kenneth Radley, Sean Keenan, George Mason, Ramontay McConnell, David Denis,
Cohen Holloway ve Max Mata yer
alıyor.
KAMERA ARKASI
- Kirsten Dunst ekranda çaldığı piyano parçasını
öğrenmek için çok çalıştı. Başlangıçta iki müzik parçasında ustalaşmıştı, ancak
bir tanesi son sürümden önce kesildi ve bu onu çok üzdü.
-Jesse Plemons ve Kirsten Dunst, gerçek hayatta bir çift ve birlikte iki oğulları
var.
- Oyuncu Benedict Cumberbatch, Phil
Burbank karakterine girmek için çekimin başında neredeyse iki hafta boyunca
hiç yıkanmadı ve üst üste sigara içmeye başladı. Gerçek hayatta yıllardır
sigara içmiş olmasına rağmen, sarılmış sigaraları her içtiğinde midesi
bulanıyordu. Zincirleme içtiği sigaralar o kadar ileri gitti ki üç kez nikotin
zehirlenmesi geçirdi.
- Filmin
konusu 1925'te Montana'da geçmesine
rağmen, filmin tamamı Yeni Zelanda'da
çekildi.
- Kirsten Dunst aşırı sarhoş olduğu sahnelerin
çoğunu gerçekçi oynamak için kendi etrafında dönerek kasten başını döndürdü.
-Yönetmen Jane Campion'un kızı Alice Englert, Buster karakterini
oynuyor.
KÖPEĞİN PENÇESİ
Filmin
finaline doğru kısaca değinildiği gibi filmin adı, Mezmurlar (Zebur) Kitabı, Bölüm 22, Ayet 20'den alınmıştır: "Canımı kılıçtan, biricik hayatımı
köpeğin pençesinden kurtar!” Ayrıca filmde yaşananlar romana uygun olsa da,
kitap 1925'ten önceki olaylar hakkında Peter'ın neden Phil'i öldürdüğüne dair
daha fazla detay içeriyor. Kitapta, Peter karakterinin babası Dr. John Gordon,
Phil ve adamlarıyla azarlandığı ve ardından John'un dövüldüğü bir karşılaşma
yaşıyor. John'u alkol ve intihar yoluna gönderen de işte bu karşılaşmadır.
Güçlü
sinematografisiyle adeta görsel bir şölen sunan dram, romantik ve western
türündeki The Power of The Dog
filmi, kesinlikle kaçırılmaması gereken bir başyapıt.
İyi Seyirler
Dilerim
EFE TEKSOY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder