PERVASIZ BİR AMERİKAN RÜYASI
Amerikalı yazar William Lindsay
Gresham’ın 1946 tarihli aynı adlı fatalist romanına dayanan ‘Kabus Sokağı (Nightmare Alley)’;
1930’ların harikalar diyarı olarak nitelendirilen karnaval gösterilerinin
ürkütücü ve gizemli yönünü, Amerikan kapitalizminin karanlık yüzüyle
birleştirerek izleyiciyi inanılması güç, dehşet dolu bir dünyaya sürüklüyor. Oscar ödüllü Guillermo del Toro’nun yönetmen koltuğunda oturduğu film; Büyük Buhran Dönemi’nin karnavallar
dünyasında ruhunu şeytana satan hırslı ve açgözlü bir adamın, zenginlik ve güç
koridorlarında tükenişinin esiri olmasını anlatıyor. Ekonomik bunalım sonucu
insanlığın aleyhine işleyen yozlaşmış çarkın da ne derece acımasız olduğunu
gözler önüne seriyor. Korku, açgözlülük ve manipülasyonu film-noir türünde seyirciye anlatırken,
güç ve hırsı bir arada bulunduran
karakterlerin temelinde ise, (kara film türünün olmazsa olmazı) femme fatale ve homme fatale figürleriyle bezeli olduğunu görüyoruz. Özellikle ana
karakterin karnaval topluluğundaki yükselişi,
Amerika'daki büyük bunalımın arka planında, Amerikan toplumunun daha yüksek
kademelerine ilerleyişiyle devam ediyor ve ‘Kâbus
Sokağı’ insanlarının sosyolojik olarak kibar bir toplum gibi görünürken,
kapitalist dünyanın tüm karanlık temellerine sahip olduğunu gözler önüne
seriyor.
FİLMİN
KONUSU
Karizmatik fakat şanssız bir adam olan
Stanton Carlisle, gezgin bir
karnavalda kendini kabul ettirdikten sonra, New York sosyetesinin zengin seçkinlerini dolandırmak için yeni
edindiği bilgileri kullanarak kendisine başarıya giden altın bir zemin
hazırlar. Ancak kendisinden bile çok daha tehlikeli olan gizemli psikiyatrist Dr.
Lilith Ritter, mentalist Carlisle’ı tekinsiz bir dünyanın içerisine
sürükleyecektir.
Filmin yıldızlarla dolu oyuncu
kadrosunda; Bradley Cooper, Cate
Blanchett, Toni Collette, Willem Dafoe, Richard Jenkins, Rooney Mara, Ron
Perlman, Mary Steenburgen, Holt
McCallany, Tim Blake Nelson, Clifton Collins Jr. ve David Strathairn gibi ünlü isimler yer alıyor.
KABUSUN
BEYAZPERDEYE UYARLANMASI
Yönetmen
Guillermo del Toro, senaryoyu sinema
tarihine âşık bir film eleştirmeni ve gazeteci olan Kim Morgan ile birlikte kaleme aldı. Romana büyük hayranlık duyan
ikili, birlikte William Lindsay Gresham'ı
araştırmaya başladılar ve yazarın kendi hayatının, Stanton Carlisle karakterini büyük ölçüde yansıttığını keşfettiler.
Çocukken Coney Island'daki
gösterilere büyülenen yazar, onlara ömrü boyunca hayran kaldı. İspanya
İç Savaşı'nda gönüllü olarak çalışırken, ayyaşların gösterileri de dâhil
olmak üzere karnavallardaki gezginlerin sahne oyunlarında dönemin garip ve
korkunç hikâyeleriyle kendisini eğlendiren bir asker arkadaşı vardı.
SİNEMATOGRAFİ
The Shape of Water'daki takdire şayan çalışmasıyla Akademi Ödülü'ne aday gösterilen görüntü yönetmeni Dan Laustsen, Guillermo del Toro ile bu film için yeniden bir araya geldi ve doygun görünümden uzaklaşmayı, sembolik olarak derin ve koyu renklere odaklanmayı hedeflediler. Ayrıca, çok sayıda geniş açılı kesintisiz çekimle bir dürbün görüntüsü yaratılarak kıyamet hissi güçlendirildi. Dijital çekim yapan Laustsen, en karanlık koşullarda bile atmosferi iyileştirme özelliği sebebiyle kamera olarak özellikle Alexa 65’i seçti. Görüntü yönetmeni, "Bu, büyük sensörlere sahip orta format bir kamera. Bunu seviyorum çünkü alan derinliği cilt tonları için harika ve yüzü biraz daha ön plana çıkarıyor.” diye belirtiyor. Karnaval setini çekmenin Laustsen için heyecan verici olduğu kadar yoğun bir lojistik planlama gerektirdiğini belirterek; "Bir sürü büyük vinç kullandık ve 90 metrelik bir vinci karnaval gibi büyük bir yerde getiremezsiniz, bu iş tüm gününüzü alır” diyor. Kara film estetiğine yapılan birkaç atıftan birinin ise bazı sahnelerde yağmurda ıslanmış gibi bir hissi yaratmak olduğunu söyleyen görüntü yönetmeni çekimlerin diğer aşamasını şöyle açıklıyor: ‘’Bunun için yağmur kuleleri, pervaneler ve fanların inşa edilmesi gereken set çalışmasından sonra çekimler VFX ekibinin elinden geçiyor.’’
MÜZİĞİN RENGİ
Amerikalı usta film bestecisi ve
sanatçı Nathan Johnson, filmin
müziklerini oluşturmak üzere Los Angeles'ta
Guillermo del Toro ile bir araya
geldi ve yenilikçi, renkli, geleneksel bir müzik kolajı hazırladı. Filmin ses
kullanımında ise yönetmen, Akademi Ödülü'ne de aday
gösterilen Kanadalı ses editörü Nathan
Robitaille ile görüşmeler yaptı ve sesin karnaval ile büyük şehir arasında
bir ayrım yapmaya nasıl yardımcı olabileceği açısından besteci Johnson’ın büyük bir katkısı oldu.
KOSTÜM TASARIMI
90. Akademi Ödülleri'nde The Shape of Water'daki çalışmasıyla ‘En İyi Kostüm
Tasarımı’ dalında Oscar’a aday
olan Portekiz kökenli Kanadalı kostüm tasarımcısı Luis Sequeira, Guillermo del Toro’ya gösteri kıyafetlerinden
1930'ların son derece şık ve göz alıcı gece elbiselerine kadar 242 farklı kostüm seçeneği sundu.
Araştırmalarında, film karakterleri için yüzlerce görselden oluşan katalogları
bir araya getirdi. Sequeira, dünyanın her yerinden otantik kumaşlar tedarik
etti ve aksesuarlar için bitpazarlarını gezdi. Rooney Mara’nın canlandırdığı Molly karakteri için, karnavalın
ruhuyla ilişkilendirdiği bir renk olan kırmızı tonlarıyla çalıştı. Kırmızı
kaplamalı altın rengi ve siyah pullu bir elbise ve kırmızı bir kelebekle
süslenmiş siyah kadife elbise gibi iddialı kıyafetler tasarladı.
GÖSTERİ MAKYAJI
Filmdeki bazı karnaval üyeleri, Amerikalı film
yapımcısı Tod Browning’in 1932
tarihli klasik korku filmi The Freaks’te
yer alan; Zee the Pinhead, Fifi the Bird
Girl ve JoJo the Dog Boy gibi
20. yüzyılın başlarındaki gerçek yan sanatçılara dayanmaktadır. Del Toro, bu
sanatçıları daha ayrıntılı ve özüne uygun yansıtabilmek için, The Shape of Water’daki fantastik amfibi
adamı tasarlayan heykeltıraş Mike Hill
ile çalıştı. Mike Hill, “Kabus Sokağı için karakterleri
geliştirirken asla fanteziden yararlanmadık. Her şey hayattan daha abartılı
olmasına rağmen, hepsi tamamen gerçekliğe dayanıyor." diyor. Protez
makyajının yanı sıra, filmin en akılda kalıcı figürlerinden üçüncü bir gözü
olan “Turşulu Serseri Enoch'’un
yaratılmasında da devreye girdi. Turşulu
serseri terimi; içinde formaldehit bulunan kavanozlarda muhafaza edilen insan
fetüsleri için kullanılan geleneksel bir karnaval terimiydi ve kalabalığı
kendinden geçiren bir başka yan gösteri numarasıydı. Hill, “Gerçek veya sahte olabilirler, ancak
genellikle izleyicilere peri masallarını ve fablları hatırlatan olağandışı
doğuştan gelen koşulları tasvir ettiler.”
diyor.
İNSANLIĞIN KARANLIK
BİR PORTRESİ
Filmde
önemli bir yer tutan Geek (karakteri)
terimi; Almanca, aptal veya budala anlamında kullanılan "Geck" kelimesinden gelir. Sirklerde ve karnavallarda
vahşi bir erkek veya kadını tanımlamak için kullanılan çok eski bir terimdir.
Filmin sonunda Stan karakterinin
karnavalın Geek pozisyonunu almayı
kabul ettiği ve iç burkucu çılgınca güldüğü sahne, yönetmen Del Toro için en çok önemli çekimdi. Bu
sahneyi kusursuz görüntülemek için gerektiği kadar çok çekim yapmaya istekli
olan Del Toro, kamera kayda geçmeden önce oyuncu ve set ekibine, "Bu sahneyi gerekirse 50, 60 kez
çekeceğiz, ne kadar zor olursa olsun.” dedi.
Amerikan
rüyasının hazin sonunu kara film türüyle birleştirerek inanılmaz bir görsel
atmosfer ve büyüleyici bir sinematografik çalışmayla anlatan Nightmare Alley filmi, kesinlikle
kaçırılmaması gereken tam bir sanat şaheseri.
İyi
Seyirler Dilerim
EFE TEKSOY