DUYGUSAL BİR SILA HASRETİ "BROOKLYN"
İrlandalı
yazar Colm Tóibín'in aynı adlı
romanından uyarlanan Brooklyn,
1950'lerde geçen muhteşem bir dönem filmi. Genç kız Eilis'in,
savaş sonrası İrlanda'dan umut arayışı içerisinde
Amerikan Rüyası'na kapılarak Brooklyn'e göç etmesiyle
başlıyor. Film süresince; Brooklyn
ve İrlanda arasında yaşamı ikiye bölünen
Eilis'in, iki farklı hayat arasında kaldığı büyük bir mücadeleye
tanık oluyoruz. Bir tarafta ailesini bırakıp gittiği İrlanda, diğer yanda ise
hayallerin gerçeğe dönüştüğü umutlar ülkesi Amerika. Taşra ve mega kent arasındaki
yaşam farklılıklarına odaklanan filmde, kozmopolit dünyadaki
zorluklara ve kent yaşamının özelliklerine değiniliyor.
Eilis karakteri; Brooklyn'e ayak bastığı andan itibaren Amerikan Kültür Emperyalizmi’nin bir parçası olduğunu görüyoruz.
Herkes gibi o da, dönemin genç kızlarının
kaldığı pansiyonlarda kalıp, erkeklerle tanışmak için
gittikleri danslara ve sinema salonlarına gidiyor. Ayak uydurmak için çabaladığı
bu yaşam şekli ise, ABD emperyalizminin
tekelindeki standart eğlence anlayışı ve sunulan hayat koşulu oluyor. Varoluşçuluk
akımının önde gelen temsilcilerinden Fransız düşünür ve yazar Jean-Paul Sartre'in, özgürlüğe mahkum
olduğumuzu ancak bunun sorumluluğunun bizde olduğunu söylediği
gibi, Eilis karakteri de verdiği kararların sorumluluğunu üstlenerek
ruhunu bölen iki yaşam arasındaki bir hayatın
sorumluluğunu üstleniyor. Ancak bir yandan da postmodern
felsefenin önde gelen filozofları Gilles Deleuze ve Félix Guattari‘nin “Yersiz-Yurtsuzlaşma” kavramının da bu anlamda öne çıktığını görüyoruz.
FİLMİN KONUSU
1950'lerin
İrlanda'sının bir taşra kasabasında yaşan Eilis Lacey, imkanları kısıtlı bir
yaşama mahkumdur. Ancak gelecek vaatleri sunan Amerika'nın imkanlarına kapılarak
ablası, annesi ve arkadaşları dahil tüm geçmişini
geride bırakıp Brooklyn'e göç eder. Brooklyn'de
kalabalık bir evde oda tutan Eilis, evinden uzakta kaldığı bu ülkede sıla
hasreti çekerek yaşamına devam eder. Zamanla yeni
arkadaşlıklar kuran genç kız, tanıştığı
yakışıklı İtalyan genç Tony ile
evlenerek bir gelecek kurar. Ancak İrlanda'dan
ablasının ölüm haberini aldığında, her şeyi değiştirecek ve trajik boyutta bir
ikilemde kalmasına neden olacaktır.
Yönetmen
koltuğunda İrlandalı film ve tiyatro yönetmeni John Crowley'in oturduğu filmin senaryosu, İngiliz roman ve
deneme yazarı Nick Hornby'e
ait.Filmin oyuncuları arasında; Oscar ve BAFTA ödüllerine
aday olmuş genç oyuncu Saoirse
Ronan, Emory Cohen, Domhnall Gleeson, Hugh Gormley, Brid Brennan,
Maeve McGrath ve Barbara Drennan yer alıyor.
KAPİTAL CENNET
Eilis
karakteri, Brooklyn'e geldiğinde Bartoccis dükkanında iş
buluyor ve buranın kültürüne adapte
olmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. İrlandalı genç kız Eilis;
özgürlükler ülkesi diye
gittiği Amerika'da, aslında kapitalizm adlı dev çarkın bir
dişlisi haline gelip farkında olmadan bu sistemin kölesi
oluyor. Edebiyatta Natüralizm Akımı'nın öncüsü Fransız yazar
Émile Zola'nın 1883 tarihli ''Kadınların Mutluluğuna'' adlı romanında, yaratılan
sahte cennetlerle tüketimi çılgınca teşvik eden mağaza
kültürünü
eleştiriyordu. Bu kitaptaki Denise karakteri (tıpkı Eilis gibi), Paris'te kentin göbeğine
kurulan devasa mağazada işe girip buradaki acımasız rekabet ortamına ayak
uydurmaya çalışıyordu. Filmde de aslında iki dünya
arasında bir kırılma yaşayan karakterin; her iki şehrinde ortamına ayak
uydurmaya çabalayan, hayatı ikiye bölünmüş ve adeta arafta kalmış bir ruh olduğunu görüyoruz.
YAKINLIK RETORİĞİ "KOMŞULUK"
İrlandalı göçmen kız Eilis, Brooklyn'e geldiğinde
evini genç kızlara pansiyon
gibi kiralayan Mrs. Kehoe adlı kadının evinde kalır. Burada kalan kızlarla
başta anlaşmakta zorlanan Eilis'in zamanla yakınlık kurarak alıştığı görülüyor. Sorbonne Üniversitesi
felsefe bölümünde doçent olan Fransız yazar Hélène L’Heuillet, "Komşuluk-
İnsanların Birlikte Varoluşu Üzerine Düşünceler" adlı yapıtında, kent yaşamında bir arada
yaşamanın felsefi açılımına odaklanır.
Kitabında; "Ne kentsiz ne kırsalsız
bu yeni yaşama biçimi,
sakinlerinin birbirlerini tanımadıkları müstakil ev öbeklerinin çoğalmasına neden oldu. Sürtüşme ve bozuşma ihtimalini de beraberinde
getirir komşuluk." diyerek
bir kent unsuru olan komşuluğun ortak bir uzamda meskûn olmak olduğunu
belirtir. Brooklyn filmi; İrlanda'da bir taşra kasabasında yaşayan Eilis'in, göç ettiği mega kent Brooklyn'de, komşuluk
ve arkadaşlık ilişkilerine alışmak ve aynı zamanda ayak uydurmak zorunda
olduğunu gösteriyor.
MEMLEKET
HASRETİ
2015 yapımı
olan Brooklyn filmi, 2016 yılındaki BAFTA
ödüllerinde yılın en iyi İngiliz filmi seçildi ve başrol oyuncusu Saoirse Ronan; En İyi Kadın Oyuncu
Dalında Britanya Bağımsız Film Ödülü (2015), New York Film Eleştirmenleri Birliği En İyi Kadın Oyuncu Ödülü (2015) ve Londra Film Eleştirmenleri
Birliği Yılın En İyi İngiliz Kadın Oyuncusu Ödülü gibi ödüllerde mükafatlandırıldı. Dram türündeki Brooklyn yapımı, sizi hem duygusal
hem de romantik bir yolculuğa çıkartacak muhteşem bir dönem filmi.
İyi
Seyirler Dilerim.
EFE TEKSOY
Kaynakça:
1. Hélène L’Heuillet, Komşuluk-İnsanların Birlikte Varoluşu Üzerine Düşünceler, çev. Adem Beyaz, İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları, 2019
2. Émile Zola, Kadınların Mutluluğuna, çev. Filiz Koçer, İstanbul: Payel Yayınları, 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder